Atalarımın yorgunluğu bana geçmişti ve geçmişin nostaljisini içimde hissediyordum ben.Kışın uyuyan canlılar gibi inime çekilmek, kendi karanlığıma dalmak ve kendi içimde olgunlaşmak istiyordum.Karanlık odada resmin belirmesi gibi insanın içinde gizli olan şeyler de hayat koşuşturması ve kavgası içinde, o aydınlıkta boğulup ölüyor.Sadece karanlıkta ve sessizlikte görünüyor insana.Bu karanlık benim içimdeydi, onu yok etmek için boş yere uğraştım.Üzüntüme gelince, neden bir süre başkalarının peşine takıldım?Şimdi anladım ki benim en değerli yanım bu karanlık ve sessizlikmiş.Bu karanlık, her canlının yaratılışında var.Yalnız inziva halinde, kendi içimize döndüğümüz zaman, dış dünyadan uzaklaştığımız zaman bize görünüyor.Ama insanlar hep bu karanlık ve inzivadan kaçmaya çalışıyor.Ölümün sesine kulaklarını tıkıyorlar, kendi kişiliklerini hayatın hayhuyu arasında yok ediyorlar! Mutasavvıflar ne demiş:'Hakikat ruhu bende tecelli ediyor.Bense aksine Ehrimen'in inişini bekliyorum.Şimdi olduğu gibi kendi içimde uyanık kalmak istiyorum.Düşünceleri aydınlatan parlak ve kof cümlelerden iğreniyorum.Hırsızların, kaçakçıların, para düşkünü ahmakların arzularına göre düzenlenip yönetilen bu yaşamın kirli ihtiyaçları uğruna kişiliğimi yitirmek istemiyorum.
Aylak Köpek YKY 5. Baskı, Karanlık Oda 81. Sayfa
Diğer Sadık Hidayet Sözleri ve Alıntıları
- Karanlık ve amaçsız yaşam insanı Ötenazi Enstitüsü'ne çekiyor ve intihar herkesi ilgilendiren bir konu haline gelmiş. Nitekim abartmadan denilebilir ki, kimse doğal ölümle ölmüyor. Demek ki ne bilim, ne türlü inançlar ve ne felsefi varsayımlar insanoğlunun ruhsal acısını azaltabilmiş.
- Kim dedi sana ben insanlık için resim yapıyorum diye? Tut ki insanlık yok oldu ve çalışmalarım kara, yağmura, doğanın kör kuvvetlerine teslim oldu; yine de canı cehenneme! Ben hala kendi çalışmalarımdan keyif alıyorum ve bu da yetiyor bana.
- Sizin aradığınız hal, ceninin ana rahmindeki halidir. Koşuşturmadan, mücadele etmeden, kimseye yağ çekmeden, sıcak, yumuşak ve kızıl bir duvarın içinde iki büklüm vaziyette durur. Yavaş yavaş annesinin kanını emer, tüm ihtiyaçları kendiliğinden karşılanır. Bu, her insanın yaratılışında var olan, kaybolmuş bir cennet nostaljisidir. Orada insan kendinde, kendi içinde yaşar. Belki bir anlamda ihtiyari ölüm değil midir?
- Vaktiyle onların arasına karışmıştım; başkalarını taklit edeyim dedim. Baktım, soytarıya dönmüşüm. Adına zevk dedikleri her şeyi denedim; gördüm ki başkalarının zevki bana yaramıyor. Her yerde, her zaman yabancı olduğumu hissettim. Diğer insanlarla aramda en ufak bir ilgi dahi yoktu.
- Biliyor musunuz, daima kadın bana gelmelidir. Ben kadına asla gitmem. Ben bir kadının yanına gidersem, o kadının kendisini benim için teslim etmediğini, param için, çapkınlık için ya da benim dışımda bir nedenle teslim ettiğini hissederim. İşin içinde yapmacık bir şeyler olduğunu hissederim. Oysa, ilk önce kadın bana gelirse, taparım ona.
- Mevhum bir dünyada yaşadığını, eski, yeni ne varsa hiçbir şeyle bağlantısının olmadığını hissediyordu. Tüm olup bitenlerden uzaktaydı!
- Ölüm ona göre son derece kolay ve doğal geliyordu bu sırada. Yaşam denilen şey alaycı bir aldatmadan başka bir şey değildi.
- Soluk alamıyordu; iğrenç olduğunu düşünüyordu hep. Dünyanın ve tüm insanların zulmüne, adaletsizliğine karşı dile getirilemeyen bir kin, bir nefret duydu kendinde. Onu bu halde, bu kılıkta dünyaya getirdikleri için belli belirsiz bir kin duydu annesine, babasına karşı. Hiç dünyaya gelmemiş olsaydı, böyle şeylerle karşılaşmayacaktı. Başkaları gibi yüzsüz, hafifmeşrep, dillere düşen, arsız, hayasız biri olsaydı, eski günleri yâd edecek güzel anıları olacaktı.
- İnsanların hile hurda dolu dünyasından hayvanların içten, kayıtsız ve çocukça dünyalarına sığınmıştı adeta. Hayatı boyunca mahrum kaldığı şefkati, sade duyguları onların ilgisinde, ülfetinde arıyordu.
- "Tutsağı olduğum sefaletten kaçıyordum.
Sokaklarda belli bir amacım olmaksızın, rasgele yürüyor; para ve şehvet peşinde koşan, o tamahkâr suratlı ayaktakımını arasından rahat, umarsız geçiyordum.
Onları görmeye ihtiyacım yoktu, biri ötekinin kopyasıydı.
Hepsi bir ağız, ağza asılı bir avuç bağırsaktan oluşuyor, cinsel organlarında bitiyorlardı."