Artık kısa pantolonlu çocukları Gençlik parkına götürmüyorlar Ve anneler trafik lambalarında köylü değiller o kadar Locadaki farelerden bile kemirgen Gişeci kadın nur sinemasında En sevdiğim karate filmi Tek kollu kahramanımızdı vang yu Ve ondan çok kollu doğmuştu bruce lee Ki genç yaşta kaybettik kendisini Ulan falkonetti seni bir elime geçireceğim var ya Elektrikler kesilir zengin ve yoksul?un tam ortasında Ve?nin tam üstünde yani Hasstir dense de derinden yurttaşın Elektrik idaresindeki yurttaşa ne o yurttaş Zırpa pırta elektrik kesiliyor Diyebilesi yoktur ki BİRTEK KOKUDUR GEÇMEYEN ZAMANLA HER DUYULDUĞUNDA BİRAZ DAHA KESKİNLEŞEN O zaman amerikan arabaları bizim evin önünde Dolmuş eylerken caddeyi Ümit besen de film yapar niye yapmasın ki furyadır bu Ama seyretmek suça giriyor canım annem Zaten bu yumurtalı sandöviçlerle Kesin kovarlar bizi ki Korkarım her şiire konuk olacak Mahur bir otlupeynir kokusu süreyya sinemasında Mübarekler pikniğe gelmişler Hayır benim kokoş teyzem Mübarekler hakkari? den gelmişler Okul bitimlerinde çamsakızı ağlamalar yok artık Filiz beni unutma ki hakkari Unutulmaya müsait bir yerdir Mektup yaz yoksa çok kurak geçecek bu yaz Hep saklayacağım hatıra defterime yazdığın Yazının yanındaki kan damlayan kalbi Seni seviyorum filiz Yemin et! bak vallahi! Yok artık bu kendini şaşırmış Kendi edasını kendisi bozan cümleler Niyazi?nin kısalığı uzunların problemi Aynı zekanın sırasında oturuyoruz Bozkırımın çilli çocuğuyla avukat oldu sonra Kimin neresine değer bu nostaljik kırıntılar Herkesin sandık odası kendine gizemli Ama kolejli çocuklar nasıl sevişiyor Ve kızlar yine kolejli onlarda ve taş gibi Bu kız var ya insanın sevgilisi olsa Uyku tutmaz adamı Ama rüyasında başka bir lavuğa vermesin hesabı Yükseliş?in tuvaletinde kız resmen düşük yapmış Tabii fevzi de yok Hepimizin bayıla bayıla yuttuğu Kolejli çocuk yalanlarını söylesin Ona kalsa artık sevişmese de olur Bütün okulu getirip götürmüşlüğü var Düzliseliliğimize cintonik içiyoruz Paralı palavralarıyla fevzi?nin Kolejliden darbe yeme işi ilerideymiş O zaman bilmiyoruz tabii Haluk o zaman araba sahibi Ki biz bisiklet kavgası yapmaktayız daha Ağbim mustafa?yla E tabi mobilya dükkanı beş katlı olunca Olsun yakışır kardeşime ki bazı tandır ısmarlıyor Siteler dükkana gidince Nerden baksan kolası ayranı filan Epey para tutuyor konyalı?dan et yiyorsun kolay değil Ah pınar! diye girmeli o sokağa Ey kalçası kendinden güzel kendinden bağımsız insan O kotu giyiyorsun ya senin değil Bizim üstümüze Yapışıyor Ki levis o zaman herkeste yok Biz yerli malı dandik kotu Çamaşır suyuyla amerikanlaştırıyoruz o devir ve Bir konvers almışım elden düşme ağlaya sızlaya Babaannem hiçbir marka bilmiyor Bu pırtıkları mı aldın diyebiliyor konversim hakkında Ve bir de filiz vermiş pınar?ın annesi bak sen Ve kader ve songül ve nazire Ve şu anda adını sayamadığımız Diyarbakır mantalitesinin kız çocukları Yakantop en erotik eğlencedir bize Ah be melike geçme burdan çekirdek çitleye çitleye Biliyorsun fena oluyor yakan topun Ateşli kısmı sen gelince Annesi kuaför ya deli ediyor melike mahallenin istediği zaman fön çekemeyen kızlarını SENİN GİBİ GÜZELİNİ BİR DAHA GÖREMEYECEĞİMİ BİLSEM NE ARTİSTİ BE KAPINA MENTEŞE OLURUM Biliyorum aradan yirmi yıl geçti Bilmiyorum hangi manasız adamlarla seviştin Biliyorum çok geç oldu kalkacağız bu dünyadan Ama seni seviyorum melike Bu şiire biryerde rastlarsan mutlaka beni ara Başak dediğin dünyanın en genç orospusu Sokaktan geçen saçının arkası uzun çocuğu kesiyor Benim elimi tutarken ki orta ikide henüz Ben lise birdeyim ki saçlarımı ortadan ayırmaya Cesaretim yok daha Seni seviyorum diyor yalandan Vallahi bak diye and veriyor sahtekar Ve sahtekarlık benim küçük aşüfteme o kadar yakışıyor Ve ben kadınların sahtekarlıklarına inanmaya Öyle erken bir yaşta başlıyorum ki Biliyorum gülücüğünde tüm erkeklere yer var Başak?ın Ama gel gör ki ben o zaman Böyle entelektüel bakmıyorum hadiseye Tabii diyorum oğlu sende Bu burun olduğu müddetçe Ve skoda bacak durumun düzelmedikçe ki Herşeyin ameliyatı var bunun yok Hiçbir kızı tümüyle çıplak göremeyeceksin Peki saçlarımı ortadan ayırsam? Gitmez olum manyaklaşma senin kafan üçgen O vakit doğumgünü partisi yapmaktır tek çare ki Bu sene benim üçüncü doğuşum olacak bu Ota boka parti veriyoruz dans ederken ilhan Bir bacağını sabit tutacaksın akabinde tak Bacağın kızın iki bacağı arasına sızıyor iyi mi Önce müzük eye of the tiger yeni çıkmış Ve bittabii sade kola içiliyor o zaman kızlarla Ortamda içki varsa zaten büyük hadise Daha kabız zamanlarımız o zaman, o da şundan Hani pederden gizli tuvalette sigara içmeler sırasında E malum tuvaleti frost oluyor Sigara zayi olmasın sebebi o soğukta Uzayan tuvalet seansları kabız etti netice Peki hep mi tuvalet ihtiyacı İclal yengenin yemekli gecelerinde Az ye hayvan gören de Seni evde aç bırakıyoruz zanneder Ama bu börek değil be kardeşim başka bir şey Ecevit diyor naif amcam bu işi götürür kadrosu var Demirel?in yok mu Koskoca demokrat parti tecrübesi var Ecevit erbakan?la işe girerse sonu olur bence Ben onu demiyorum kardeşim diyor necdet amcam ki O ağbeysine kardeşim dediğine göre kesin hır çıkacak Allahım ne çok aktif siyaset bu Pasif insanların hayatında Kaç hükümet düşürdü kaç devrim yaptılar Tavuk etli rakı sofralarında küçüklüğümün Bu kadar sever misin memleketi? Al! Şımardı işte! Hadi gel dee hala mı demirel geyiğine girme O zaman demirel başbakan olarak var ve Spor yaptığına dair hiçbir emare yok Yok artık o rakı sofralarındaki Umutlu umutsuzluk Hep parayı buldun bulamadın muhabbeti şimdiki Sülün abla senin kıymetini o astsubay bilmez Perdenin aralığında görmedi ki seni Evlendiniz sen de lök diye soyundun Kostüm zorlama ışık berbat Hiçbirşey sahiden olmuyor Ama bizim filmimiz öylemiydi seninle Yatardık sotaya pencerenin önüne Ürpertir soğuk gece şehvet neyse işte Senin odanın ışığı yanar Nasıl çapkın yüzlük bir ampul İlk gülme efekti belirir gecede Hemen susturulur kıkırdayan bizzat gece tarafından Bir an kaybolur odanın kırsalında Oyalanırsın on saniye kadar Derken bir dönersin ki bizim perde aralığına Allahım sutyen katına! Ve sülün bir beyaz sutyendir ergenlik çağımın adı Hani senin assubayın görmediği bile Hani o gerdek karanlığında alelacele çıkarıp Yastığın altına tıkıştırdığın Ben sende kadın meselesini sevdim biliyor musun Şimdi bırak bu ayakları diyeceksin Ama samimi söylüyorum Senden öğrendim tenimde kadın ne iş yaparmış Eyvah dedim ben şimdi hep bundan isterim Eteği de mi çıkardın Yok canım bu kadarına dayanmaz Uzayan sokağın abazanları İşte düşleri de gerçeği de öldürecek kadar soluk Ve bir son yazısı kadar sevimsiz gecelik Örttü meselenin üstünü. Yani demem o ki sülün ablam Biz bilirdik kıymetini Assubaya verdiler o başka Bir fiyakayla geldiler seni istemeye O zaman sıteyşın reno yeni çıkmış Bagaj kısmında çocuk taşımak marifet o zaman İşte besili papyonlu bir yeğeni oraya çıkarmışlar Sen de bizim arabanın kafa sallayan köpeği ol misali Gitti
Diğer Yılmaz Erdoğan Sözleri ve Alıntıları
- Adam-sevgilim oyalanmak hiçbir zaman asli bir iş değildir. Bir işin yanında tali olarak yapılır. Mesela trenle Malatya'ya giderken yolda kitap okursan oyalanmış olursun ya da yarım saat erken gittiğin bir randevu öncesi, lokal bir amaçsızlık içinde bir vitrine bakarsan yine oyalanmış olursun. Ama ortada hiçbir şey yokken, yani ne bir tren yolculuğu, ne bir Malatya, ne bir kitap ne de erken gidilmiş bjr randevu mahalli; gürültülü bir vitrine saatlerce bakmak OYALANMAK değildir.
- Aynı kadına sevdalananlar birbirini vuruyor, aynı şeyden nefret edenler can ciğer arkadaş (.)
- ADAM: Sevgilim bugünlerde çıkabilecek miyiz? Hayır hazırlanman birkaç yıl daha sürecekse bu kıyafetle çıkmayalım.
KADIN: Neden?
ADAM: Moda değişecek hayatım. Ya da en azından mevsim değişecek, yazlık kıyafetlerle üşümeyelim diyorum.
KADIN: Abartma.
ADAM: Sen de abartma. Bir buçuk saattir portmantonun aynasında kendimi seyrediyorum ve sıkıldım.
KADIN: Bir de benim durumumu düşün yıllardır aynı manzarayı seyrediyorum.
ADAM: Ne varmış manzarada?
KADIN: Pek kayda değer bir şey yok. Bir burun ve arkadaşları. - ADAM: Bu sorulara bayılıyorum."Hah geldin mi? Çıktın mı?" Bazı insanlar gözlerinin önünde gelişen olaylara radyo tiyatrosu sahnesiymiş gibi davranırlar. Yani kendilerinin görmesi yetmez, duyanlar da anlasın isterler. Senin de en sevdiğin konuşma biçimi bu. Yıllardır şu kapıdan girdiğimde duyduğum ilk söz; Hayatım sen mi geldin? Yok sevgilim şimdilik öylesine uğradım, aslında birazdan geleceğim! Bu seferki tam bir geliş sayılmaz.
- Adam-sevgilim oyalanmak hiçbir zaman asli bir iş değildir. Bir işin yanında tali olarak yapılır. Mesela trenle Malatya'ya giderken yolda kitap okursan oyalanmış olursun ya da yarım saat erken gittiğin bir randevu öncesi, lokal bir amaçsızlık içinde bir vitrine bakarsan yine oyalanmış olursun. Ama ortada hiçbir şey yokken, yani ne bir tren yolculuğu, ne bir Malatya, ne bir kitap ne de erken gidilmiş bjr randevu mahalli; gürültülü bir vitrine saatlerce bakmak OYALANMAK değildir.
- Aynı kadına sevdalananlar birbirini vuruyor, aynı şeyden nefret edenler can ciğer arkadaş (.)
- ADAM: Sevgilim bugünlerde çıkabilecek miyiz? Hayır hazırlanman birkaç yıl daha sürecekse bu kıyafetle çıkmayalım.
KADIN: Neden?
ADAM: Moda değişecek hayatım. Ya da en azından mevsim değişecek, yazlık kıyafetlerle üşümeyelim diyorum.
KADIN: Abartma.
ADAM: Sen de abartma. Bir buçuk saattir portmantonun aynasında kendimi seyrediyorum ve sıkıldım.
KADIN: Bir de benim durumumu düşün yıllardır aynı manzarayı seyrediyorum.
ADAM: Ne varmış manzarada?
KADIN: Pek kayda değer bir şey yok. Bir burun ve arkadaşları. - ADAM: Bu sorulara bayılıyorum."Hah geldin mi? Çıktın mı?" Bazı insanlar gözlerinin önünde gelişen olaylara radyo tiyatrosu sahnesiymiş gibi davranırlar. Yani kendilerinin görmesi yetmez, duyanlar da anlasın isterler. Senin de en sevdiğin konuşma biçimi bu. Yıllardır şu kapıdan girdiğimde duyduğum ilk söz; Hayatım sen mi geldin? Yok sevgilim şimdilik öylesine uğradım, aslında birazdan geleceğim! Bu seferki tam bir geliş sayılmaz.
- Berfinim,
içimin güler yüzü,
yaşanılası iklimim hoşgeldin.
(adımın çapraz yazılması kimin
umrunda..
denize düşen yılana öykünür
biraz da...)
bir aralık sızıverdin işte
ömrümüzün en gevrek zamanı...
çıt diyor kırılıyoruz,
öfke kadar saydamız o zamanlar
ve kırılgan
bıçak kadar!
kızım demeyi öğrettiğin için
o tanrısal kokun
ve gülüşündeki baban için
ki hala zilleri çalıp kaçmak istiyorduk
yarım yamalak aşk kırıntıları
tabakta bırakılmış, yazık atılacak bir sevda
haritası,
hatta el değmemiş delilikler istiyorduk..
çocuktuk daha
büyümeye direniyorduk,
iş toplantılarında lolipop zamanlar düşlüyorduk
ama sızıverdin işte...
bir avuç yeşil gevrek rokaydık,
mayışmamıza bir limon yetecekti..
biz garsonu bekliyorduk,
sen çıkageldin...
hoşgeldin berfinim...
kızım kızgınlığım..
bilmiyorduk daha,
objektiflerin objektif olmadığını,
ikimize yeter sanıyorduk ikimizin toplamı,
meğer doyurmak çok zormuş
içimizdeki hayvanı..
habersiz geldin, kusura bakma
ortalık biraz dağınıktı...
şimdi hemen toparlarız sanıyorduk,
olmamıştık daha...
işin zor kızım,
hem büyüyecek
hem bizi büyüteceksin..
baban mı var, derdin var kızım..
hoşgeldin kızım,
içimin gülen yüzü, hoşgeldin...
( Kardeşim Berfin'e...) - Neden hayatımız sonsuz bir geyik muhabbetine dönüşmüştü?
Neden her yerde her zaman aynı şeyler, aynı konuşmalar, aynı kötü espriye aynı salak gülmeler vardı? (syf 20)