ANTEP'E VEDA Koşuşturma son buldu, gar şimdi bir güz bahçesi. Mavi neonların altında gölgem, loş sularda bir ağaç gövdesi. Bavulların hüznüne çoktan aşinayım, avuçlarımda uzayan yollar. Bir ürperti duyuyorum; kentin iç çekişi mi, karanlığın şarkısı mı? Rüzgâr değil, fısıltı değil; sokaklarda yalnayak bir anı Valizlerimi topladım. Annem yeni gömlekler dikmişti bana, kumaşa sinen kokusunu topladım. Babamın saçlarında gümüş çizgiler vardı, dedemin mezarında sessizlik. Çiçeklerimizin renklerini, ağaçlarımızın esintilerini topladım. Bir çocuk dolaşırdı karlı bostanlarda, kimse silemeyecek ayak izlerini. Sapanlarımızın menzilinde sığırcıklar. Unutulmuş kulübelerde ateşler yanardı, ıslak çalıların dumanı gözlerimizi yakardı; donmuş parmakların acısını, özgürlüğün ilk bedelini topladım. Yaz bulutu gibi geçti çocukluğum. Saçlar alabros, boynumda kravat; zorlu bir yarıştı delikanlılık, yumruklarım, yara izlerim. Sarı ampullerle aydınlanırdı genelevin kapısı; çıplak duvarlarda kızaran yüzüm, damağımda kahverengi bir parfüm tadı; ruhumu kemiren açlığı topladım. Ağustos'un erişmediği bahçelerde tavla şakırtıları, türkülere karışırdı; kırık zarları topladım. Bir kız vardı; gözleri zehir yeşili, saçının her telinde bir düş asılı; gecenin sularında yüzmeyi ondan öğrendim. Yasaktı ayışığının tenine dokunmak, dokunulmamış ayışığını topladım. Şarkıların yetmediği bir an vardır; şefkatli odaların, terbiyeli derslerin, yıldızlarla gözgöze sigara içmenin, aşk kederiyle yücelmenin yetmediği bir an: Büyüme sancısı, kimim ben? Bana yetmeyen anları topladım. Sesimle kanatlanan kalabalıklara soluğum tükenene kadar şiirler okurdum. En duru aynalar işçilerin gözleriydi; Gökyüzünü fethe çıkan gençliğim, işçilerin gözlerinde gülümserdi; kısılmış seslerimi topladım. Herkes okulda bilsin bizi Ölümle, tutukevi arasında geçerdi günler: Fabrikalar tapınaklarımızdı, barikatlar sınav salonlarımız. Adanmış bir kuşağın karatutkusunu, parçalanmış ütopyamızı topladım. Kaç arkadaş bıraktık, bu kentin kırmızı topraklarına? Kaç gülüş söndü yüzümüzde? Bir ömürdü sokaklarında, bir kaç yıla sığan; güneşinin altında döğüşmek, taş duvarlarının gölgesinde gizlenmek; birken bine, hiçken bize dönüşmek; inkar etmiyorum, en güzel yıllarımdı; en güzel yıllarımı incitmeden topladım. Başını kaldırma! Gittiğimi bil yeter. Uzaklarda uluyan bir deniz var; gri saatler, kirli geceler beni çağırıyor. Ardımdan su dökmesen de olur; yalnızca affet beni, seni yine terkediyorum çocukluğumun büyük kenti
Diğer Ahmet Ümit Sözleri ve Alıntıları
- AÅŸk bir tutku.
Nedensiz bir tutku.
Çoğu zaman da kötü bir tutku.
Birinin tümüyle sana ait olmasını istiyorsun ya da senin birine ait olmanı.
Bu sadistçe bir duygu ya da mazoşistçe...
Üstelik bunu delice, sabırsızca istiyorsun, hem de geçici olduğunu bile bile... - Büyükbabama Fırat nedir? diye sorduğunuzda, ?Gündüzleri sevgilinin gözlerini yansıtan ışıktır' derdi. 'Geceleriyse sevgilinin çözülmüş siyah saçları'.
- Mutluluk, yetinmeyi bilmektir.
- Ne kadar da masum görünüyorlar. Sanki geceleyin dışarı çıkmalarına izin vermeyen babalarına kızmış gibi bir halleri var. Kimseyi onların terörist olduğuna inandıramazsınız. Aralarında ellerine hiç silah almamış olanları da var, ama çoğunluk ya polis katili ya banka soyguncusu. İnancın ne kadar yıkıcı bir silah olabileceğini bir kez daha görüyorum. Bu genç beyinler, bu tutkulu kişilikler doğru bir yöne kanalize edilebilseydi ülkeye ne kadar yararlı olurlardı diye yazıklanmaktan kendimi alamıyorum.
- Hakiki sevda tektir, sonuna kadar da tek kalir
sayfa: 15 - Hakiki sevda tektir, sonuna kadar da tek kalir
- asktan daha buyuk bir bencillik yoktur
- o askin pesinde degildi, eglencenin pesindeydi. oysa ask ve eglence ayni degildir. hatta eglence, hafiflik aski oldurur.
- derinden bir ic gecirdi Muhsin "Insan ac gozlu bir yaratik", dedi. "ben fakirim, Husmen zengin ya. Gulsum onu secti.....
- Aşkı biraz tanısaydın, benim mutsuzluğuma gıpta ederdin.