ANLAYAMADIĞIMIZ GERÇEKLER er zaman haksız olmadığımız bir konu var. O da inanmayı ve kolayca inandırılmayı saflığa ve bilgisizliğe vermemiz. Eskiden şöyle bir şey öğrendiğimi sanıyorum. İnanç ruhumuza bastırılan bir damga gibidir. Ruh ne kadar yumuşak olur, ne kadar az karşı koyarsa ona bir şeyi mühürlemek o kadar kolay olur. Hele ruh, bomboş olursa ilk inandığının ağırlığı altında daha da kolaylıkla eğilir. Onun için, doldurulup inandırmaya daha uygundur. Diğer taraftan da bize normal gelmeyen her şeyi, olmaz diye hor görüp bir kenara atmak da saçma bir ukalalıktan başka bir şey değildir. Bunu, kendilerini herkesten üstün sayanlarda hep görürüz. Bu duruma eskiden bende düşerdim. Hortlaklardan, gelecek üstüne söylenen kehanetlerden, büyülerden, yutmadığım daha başka şeylerden söz edildiğinde bu saçmalıklara inandırılan zavallı halka acırdım. Bugün görüyorum ki kendim de acınacak hâldeymişim o zaman. Sonradan gördüklerimle ilk inançlarımı değiştirmiş ya da böyle şeylere sonradan merak salmış değilim. Ama aklım sonradan öğretti ki bana, herhangi bir şey için olmaz, diye kesip atmak, kendimizde Tanrı?nın ve doğa anamızın isteyip yapabilecekleri her şeyin sınırlarına varan bir kafa üstünlüğü görmek olur. Dünyada olabilecek şeylerin hepsini kendi yetenek ve göreneklerimize bağlanmaktan daha büyük bir çılgınlık olamaz. Aklımızın ermediği her şeyi masal, mucize deyip gerçek dışı sayarsak şunu da düşünmeliyiz ki her gün aklımızın ermediği az şey mi görüyoruz? Bir düşünelim, ne sisler arasından ne emeklerle elimizin altındaki şeylerden birçoğunun bilgisine ulaştırıyorlar bizi. O zaman anlarız ki bize tuhaf gelmeleri, onları bildiğimizden değil alışkanlığımızdan geliyor daha çok. Gözleri doymuş olduğu için şaşmıyor kimse Başının üstündeki ışık tapınaklarına. Lucretius
Diğer Michel de Montaigne Sözleri ve Alıntıları
- "...Bir başkasına bağlı yaşamak yürekler acısı ve belalı bir şeydir.Kendimiz -ki en iyi, en emin sığınağımız odur, - kendimiz bile güvenilir değiliz yeterince.
- ''Bir gün demiş ki ona; Talih ne kadar güler yüz gösterirse göstersin, ömürlerinin son günü geçmeden, insanlar mutlu saymamalı kendilerini.''
- Fazla yüz bulan, her dediğini yaptıran aşk bezginlik verir. İyi bir yemeği fazla kaçırmak da mideyi bozar.
- Fazla yüz bulan, her dediğini yaptıran aşk bezginlik verir. İyi bir yemeği fazla kaçırmak da mideyi bozar.
- "Dost ve dostluk dediğimiz, çokluk ruhlarımızın beraber olmasını sağlayan bir rastlantı ya da zorunlulukla edindiğimiz ilintiler, yakınlıklardır. Benim anlattığım dostlukta ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık bulamaz olmuşlardır. Onu niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle anlatabilirim sanıyorum: Çünkü o, o idi; ben de bendim."
- Aşkın ölümsüz bir ruh kadar ölümsüzlük arzusu olduğu fikrindeydi.
- Kanunlar Üstüne: ...Kanunlar doğru oldukları için değil, kanun oldukları için yürürlükte kalırlar. Kendilerini dinletmeleri akıl dışı bir güçten gelir, başka birşeyden değil. Mistik olmak işlerine gelir. Kanunları koyanlar da çoğu kez budala, ya da eşitlik korkusuyla haksızlığa düşen kimselerdir. Nasıl olursa olsunlar, insandırlar nihayet, her yaptıkları şey ister istemez sudan ve değişkendir. Kanunlardan daha çok,daha ağır, daha geniş haksızlıklara yol açan ne vardır?...
- ... paranın saklanması kazanılmasından daha zahmetli bir iştir...
- Söz Özgürlüğü: ... Kralların şaştığım tarafı, hayranlarının bu kadar bol olmasıdır. Herşeyimizi emirlerine verelim, ama düşüncemiz bize kalsın. Önlerinde bükülen dizlerimiz olsun, aklımız değil...
- Öfke Üstüne: ... Hiçbir şey öfke kadar insan düşüncesini sapıtamaz. Öfkesine kapılıp bir suçluyu idama mahkum eden bir yargıca ölüm cezası vermekte kimse tereddüt etmez. Öyleyse neden babaları ve hocaları öfkeli iken çocukları dövmekte serbest bırakıyoruz? Bu artık eğitim olmaktan çıkıyor. Ceza çocuklara verilen bir ilaç sayılmalı, öyle verilmelidir.Bir doktorun hastasına karşı öfkelenmesini kabul edebilir miyiz?...