Ancak o zaman kalktı ayağa. Hıçkıra hıçkıra ve büyük acılarla, geriye dönüp ağır ağır yürümeye başladı. Hiçbir şey, hiçbir şey avutamazdı onu. Gecenin karanlığına boğulan Aksay'da onu avutabilecek hiçkimse yoktu. O acılar içinde, o gözyaşları arasında, Hacımurat'a verdiği sözü hatırladı. Babaları savaştan döndüğü zaman onu karşılamaya beraber gideceklerdi. Ama artık, Çabdar'ı, babalarının atı Çabdar'ı dörtnal koşturarak, istasyona babalarını karşılamaya gidemeyeceklerdi. Aksay'da, yeteri kadar buğday da ekemeyceklerdi artık. Onca toprağı işlediği için ışıl ışıl parlayan pulluklarıyla, pullukları çeken atlarıyla, gururla, neşeyle köye dönecekleri o mutlu gün hiç gelmeyecekti! Ve o da Mırazgül de, onu sevinçle karşılamak için sokağa koşamayacak, onu köye girerken göremeyecek, ona hayranlık,onunla gurur duyamayacaktı. Düşleri yıkılmış, paramparça olmuştu. Bunlar için ağlıyordu işte... (syf.205)
Diğer Cengiz Aytmatov Sözleri ve Alıntıları
- Mutluluk bir dağ yolu gibidir.Bakarsın tepelere tırmanır,sonra bir bakarsın,aşağıya iner.Tek başına nedir insan?Ama başkalarıyla birleşirse dağları devirebilir.Bizim şu güzel,şu yaşanası dünyamız böyle işte...(ss.54)
- Bir adam dünyaya getirmek ve onu yetiştirmek çok uzun zaman ister. Ama onu öldürmek çok kolaydır. Bir anda öldürürsün.
- "İnsan her şeyi anlatamaz. Zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez."
- İnsan sonsuz olmak ister. Kalp ölümsüzlüğü arzu eder. Aşk insandaki bu hissin gerçek zannedildiği gizemli bir oyundur.
- Acaba aşkta her dem küllenen acı trajediler, neden çiçek açan mutluluklardan daha çoktur?
- Pişmanlık hemen gelmez, çetin yollara uğrar önce.
- ...
İnsanların karşılaştıkları güçlükler hakkında hiçbir bilgileri yoktu hayvanların. Oysa insanlar düşünen yaratıklar olarak ortaya çıkışlarından beri kendilerini daha iyi tanımaya çalışmışlar, ama bütün çabalarına rağmen şu soruya bir türlü cevap verememişlerdi: Kötü, hemen hemen her defasında, niçin 'iyi'den daha güçlü olarak ortaya çıkıyor?.. - ''Fırtına ya da başka bir tehlike olmasa bile bu böyledir: Engin suların bağrında kürek çekerken büyük bir mutluluk da duysanız, işinizle uğraştığınız sırada gün doğumu ya da gün batımının durgun sularda yansıması içinizi sevinçle de doldursa, eninde sonunda karaya dönmek gerektiğini bilirsiniz. İnsanoğlu sürekli suların ortasında yaşayamaz. Değişik bir yaşam bekler onu karada. Kara yaşantısı temelli, sular ise geçici olmuştur her zaman. İnsan sandalını çekeceği büyük bir kara bulamasa bile bir adaya sığınmak ister; çünkü orası sürekli yaşayacağı yerdir.''
- Ordular, erzak ve cephane taşıyan bütün birlikler, durmadan ve hiç vakit yitirmeden ilerliyorlardı. Kadınlar da vardı... ve felaket de burada idi.
- Evet, Gök-Tengri'nin parmağı gibi üzerinde bir bulut dolaşacak, senin yeryüzündeki yüce görevini kutsayacak. Ama bu bulutun ortadan kaybolmaması için dikkat edecek, özen göstereceksin. Çünkü bu bulutu yitirirsen bütün kudretini de yitireceksin...