Allah, şeytanı da bir sebeple, hem de çok faydali ve lüzumlu bir sebeple yaratmıştı. Çünkü O, kullarını seviyordu. Kullarının iyi, faydalı ve dolayısiyle de Cennet'e layik olmalarını istiyordu.Işte şeytan, bu isteğe aracılık yapacaktı. İnsanların iyiliğini, sevabını artıracak; onların, Allah'a layık kullar olmalarını sağlayacaktı. Çünkü Allah insanı, hem yükselmeye, hem de alçalmaya müsait bir varlık olarak yaratmıştır. Yani insan isterse, peygamberlere komşu olabilecek bir yüce makama kadar çıkabilir. Ama yine insan, isterse kendini hayvanların seviyesine kadar, hatta ondan da aşağılara kadar düşürebilir. İşte bu düşme ve kalkıp yükselme çizgisinde Şeytan, insanın işine yarar. Onu dinlemedikçe, onun içine attığı kötülüklere direndikçe veya aksini yaptıkça, insan yücelir, yükselir, melekleşir, hatta onları bile geçip peygamberlere komşu olabilecek bir manevi makama çıkabilir. Amma, Şeytanı dinlerse, onun içine attığı kötülükleri yaparsa, düşer, alçalır, hayvanlaşır, hatta daha aşağılara düstüp şeytanlaşır. Insan Şeytanı haline gelir. Zaten böylelerinin çoğalması sebebiyle günümüzde esas Şeytan çok rahattır. Hatta bazen en çok tatil yapan Şeytan olmaktadır. Çünkü onun vazifesini gönüllü yüklenip zevkle yapan insanların sayısı artmıştır. Şeytan da yan gelip yatmakta, keyfine bakmaktadır.
Diğer Vehbi Vakkasoğlu Sözleri ve Alıntıları
- Eğer Allah katındaki değerini merak ediyorsan, O'na kalbinde ayırdığın yere bak!
- Eğer Allah katındaki değerini merak ediyorsan, O'na kalbinde ayırdığın yere bak!
- Hz. Peygamber'in (a.s.m.) hakiki varisi olan dört halifenin beşincisi olarak sayılan Ömer bin Abdülaziz, sahabe olmadığı hlade, kendisi hakkında (radiyallahü anh;Allah ondan razı olsun) tabiri kullanılan tek insandır.
Hilafeti zamanında, bütün gayretini İslam, iman ve ahlakının kökleşmesine ve yerleşmesine sarf etmiştir. İslam'ı tebliğ ve talim usulüne tam manasıyla riayet etmiş, Türkistan, Tibet ve Hint ülkelerine kadar tevhide davet mektupları göndermiştir. Bu vasıfları dolayısıyla kendisi ''Birinci yüzyılın müceddidi'' kabul edilmiştir. Malum olduğu üzere, her yüzyılın başında bir müceddid çıkacağı ve dini yenileyeceği, yeniden kuvvetlendirileceği hadis-i şerifle bildirilmiştir. - Dünya çeşmesinin olukları çift idi, birinden nur, diğerinden kir akmıştı ve akmaya devam edecekti. Nurdan kaçıp kirde yüzenler, kirden nura geçenler olacaktı. İman ehlinin vazifesi nurlanmaktı ve her türlü pisliğe karşı nurani müdafaada bulunmaktı.
- Tarih, hak ve hakikate ram olmuş, ihlasla İslam potasında erimiş veli devlet adamlarını, nedense pek az kaydetmiştir. Herhalde, dünyevi saltanatla, uhrevi makamları birleştirmek çok zor ve tehlikeli olsa gerektir.
- Avrupa ile İslam alemini ayıran çok mühim bir fark da şudur: Avrupa, dinine sarıldığı nispette gerilemiş ve medeniyetten uzaklaşmıştır. Müslümanlar ise tam tersine; dinlerinden uzaklaştıkça gerilemişler, İslamiyet'e sarıldıkça medenileşmişlerdir.
- Geçmişine taş atanların geleceğine gülle ataralar.
- geçmişine taş atanların geleceğine gülle atarlar.
- ''Son Bizans Kralı Konstantin bile Fatih'e karşı şehri savundu , bırakıp gitmedi ,ölümü seçti.Ben Konstantin kadar vatansever değil miyim ki, tehlike var diye İstanbul'u bırakıp gideceğim?''
- Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. (sayfa 45)