Ahmet öğretmenimin bana okunmasını öğrettiği harflerle yazılı kitapları ilerde okuyup anlayabilecek miydim? Kış bitecek, ilkbahardan sonra, o sımsıcak yaz gelecek miydi? Ruhumuz mu kış yaşıyordu, bedenimiz mi?Ulusumuzun ruhundaki bu yabancılaşma nasıl durdurulacaktı? Bu vurgulamayı, betimlemeyi çok sonraları mı ancak yapabilecektim? İlkokuldaki sınıflar niçin soğuktu da, Ahmet öğretmenimin evimizde beni çalıştırdığı oda daha sıcaktı? Oysa ilkokulda da, sobalar gürül gürül yanmaz mıydı? Bu gürül gürül sobalara karşın, içimde bir yer, sürekli titrer miydi? Acaba, çocukta, kavramadan önce, çok gizemli, çok güçlü bir sezme yeteneği mi olurdu? Bu çocuk ilkokula niçin ısınamıyordu? Dersleri çok iyi olduğu halde, bu titreme, bu 'üşüme' nereden, nerelerden kökenleniyordu? Birbirine ok atan iki düşman arasında mıydım? Ortaokulda da, lisede de, üniversitede de genelde, hep böyle olmamış mıydı?