1980'lerde ÅŸehirde yabancıları buluÅŸturan mekânlar, farklı sınıflardan insanların rastlaÅŸabileceÄŸi zeminler neredeyse büÂtünüyle ortadan kalktı. Etnik temellere dayalı geleneksel mahallelerin yerini sınıfsal temellere dayalı mahallelerin alması gerçi yeni deÄŸil; zengin, ortahalli ve yoksulların oturduÄŸu semtlerin birbirinden ayrışmasının tarihi çok eskiye uzanıyor. 80'lerin farkı zengin ve yoksul mahallelerini birbirinden tüÂmüyle ayırması olduÄŸu kadar, farklı sınıflardan insanların rastlaÅŸabileceÄŸi, iliÅŸki kurabileceÄŸi ortak mekânları da hemen hemen tümüyle ortadan kaldırması. Artık yalnızca semtler deÄŸil, zengin ve yoksulların alışveriÅŸ merkezleri, eÄŸlence yerleri, iÅŸ muhitleri de birbirinden ayrışmış durumda. Ä°stanbul FestivaÂli'ne gidenlerle Gülhane Festivali'ne gidenler, Fame City'ye gidenlerle Luna Park'a gidenler, BeÅŸiktaÅŸ Pazarı'ndan ya da MahmutpaÅŸa'dan alışveriÅŸ edenlerle Galleria'dan edenler, ya da Galleria'dan alışveriÅŸ edenlerle vitrinleri seyredenler, bu yeni kamu içinde bir daha hiç rastlaÅŸmayacak. Åžehrin birçok bölgesi, çoktan yoksullara terk edildi. Zenginler ise yoksulların görüntüsüyle bile karşılaÅŸmayacakları yerlere, ÅŸehir içindeki özel ÅŸehirlere, sitelere çekildiler.
Diğer Nurdan Gürbilek Sözleri ve Alıntıları
- Geçip giden zaman genellikle erkek, geçmişte kadındır Tanpınar'da. Erkek unutkan; kadın biriken, biriktiren, "velüt" ve "yekpare" zaman.
- 1. Okumak denen deneyimin bir yönü metni sahiplenmeye, onu kendi imgelerimize çe-virmeye itiyorsa bizi, bir başka yönü de metnin kurduğu mesafeyi kabul etmeyi gerektir. (s.11)
- 4. Yüzümüzü geçmişe dönmek, onun yüzünün bize dönmesi anlamına gelmeyebilir. (s.13)
- 5. Sanatı, " maziyi açacak bir anahtar" olarak gördü; gerçekleştirdiği ise, geçmiş kaybını, sanatı besleyen bir kaynağa dönüştürmekti. (s.13)
- 7. Şu soruyu sormuştu Tanpınar: "Neden geçmiş bizi bir kuyu gibi çekiyor?" Nerede ol-duğunu hatırlayamadığım bir yerde Nietzsche söylemişti sanırım: " İnsan bir kuyuya bakarsa, kuyu da ona bakar." Suyu çekilmiş, kurumuş bir kuyu olmalı Nietzsche'ninki. Tanpınar'ın kuyusunun dibinde ise hep bir su birikintisi vardır; tıpkı bir ayna gibi, ba-kana kendi yüzünü yansıtır. (s.15)
- 8. "Dinleyici hikâyeyi dinlerken kendini ne kadar unutursa, dinledikleri hafızasına o kadar yer eder." (s.16)
- Sanatçılar insan ruhunun doktorlarıdır. Delirtmek de iyileştirmek de onların elindedir .
- Büyürken hepimiz için birer dayanaktır sevdiğimiz yazarlar. Ebeveynlerimizden kaçıp sığındığımız, kendimiz seçtiğimiz için daha çok önemsediğimiz gerçek ebeveynlerimiz.
- Kişiye ayna tutan şeydir bakış; onu bütünleyen, tam olduğunu hissettiren şey.
- Yazarlar konuşamayanlar için de konuştuklarına inanmak ister.