1975 BİR SOLGUN ADAM Selçuk Baran Haziran'daki (1972) öyküleri edebiyat çevrelerinde sevilmiş, benimsenmiş Selçuk Baran Bir Solgun Adam'la kendi külrengi, hüzünlere, iç acılara, sessiz sarsılışlara açık dünyasını, bu kez romana dönüştürüyordu... Emekli olduktan sonra tekdüze yaşamını silbaştan değerlendiren bankacı Mehmet Taşçı, altmışında, ortada somut bir sebep yokken, ailesini terk etmiş; yetmişlerincieki Dürnev Hanım'ın çatı katında yaşamaktadır. Aslında burada da ne aradığı belli değildir. Dışa vurmadığı, bizim de pek öğrenemediğimiz duyuşları, düşünceleriyle bir Çehov kişisini andırmaktadır. Büyük bölümü günce şeklinde yazılmış Bir Solgun Adam' da geçmişin bezginlikleri, yılgınlıkları, sönüp gitmiş umutları, şimdiki derin suskuya yol açmıştır. Milliyet Roman Yarışması'nda beşincilik kazanmış Bir Solgun Adam, hak ettiği ilgiyi görememişti. Birkaç yıl sonra, Ankara'da Selçuk Baran'la görüştüğümde, Galiba yanılgı bende demişti yazar; iç dünyadan dış dünyaya ya açılamadım, ya da okur bu açılıştan hoşlanmıyor. Yalınlık çizgisini baştan sona titizlikle koruyan Bir Solgun Adam yapay, düzmece gerilimlere git git alıştırılan okurlara uzak düşmüştü herhalde... . . . Sokaklara çıkmalı... Kaldırımlar insanlarla doludur. Adımları izlemeli... Hiçbir yere uğramadan yürüyen insanlar vardır. Sonunda bir yere varırlar. Öyle ya, mutlaka durmak zorundadırlar. Yorgunluktan tükenecekleri ağaç altlarına ya da girmek zorunda kalacakları izbelere değin izlemeli onları. Bu koca kent nasıl tanınır başka türlü? Adımlar insanları acılara da götürür, biliyorum. Ama yalnızlıktan boğularak ölmemek için acılara katlanmayı öğrenmeli.
Diğer Selim İleri Sözleri ve Alıntıları
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- Sevgi nedir diye sormuyorum çünkü çok az biliyorum, sevgi yaşadıklarımın hiçbiri değil. Ben sormuyorsam bu adamlar gibi şimdi nerde, şimdi ne yapıyor, alışılmış sözcükleriyle bunları sormuyorsam kimse için, yaşadıklarıma sevgi gözüyle bakamam. Bir filmi seyrederken yalnızsam ve sormuyorsam içimden nasıl bulurdu o, bir kitabı okuyup da bir şeyler düşünmüşsem ve onunla tartışmayı aklımdan bile geçirmemişsem, çay içerken, neskafe için su kaynatırken, kapının zili çaldığında yüzünü şöyle bir görüp bir sözcükle, adıyla anmıyorsam, hayır, sevgiyle en küçük bir ilintisi yok bunun.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- Bu, epeydir acı çeken, belki de bütün yaşamı boyunca - söyleyemediği, dile getiremediği, dışa vurmadığı - acılar çekmiş bir insana ağlamaktı ve bu insan benim annemdi.
- Sevdiğim bir şiiri okurken, bir romanı, bir öyküyü ya da bir filmi anlatırken de gözlerim dolar, ağlarım çoğu kez. Karşımdaki kişiler, bundan tedirginlik duyarlar.
- Gözlerindeki o camı andıran, sonra yavaşça biriken, dolan, yuvasına sığamayarak taşan yaşların, gözyaşlarının nedeni nasıl açıklanır?