1973 DEMİRCİLER ÇARŞlSI CİNAYETİ Yaşar Kemal Demirciler Çarşısı Cinayeti'nde Derviş Bey'in kılığı kıyafeti, bütün düzene adeta bir gönderme gibidir. Yaşar Kemal inceden ineeye betimler: Derviş Bey, bu ağa, mavi çuhadan, ceplerinin kenarları sırma işleme şalvar giyer. Şalvar geniş kıvrımlıdır, o kadar ki, kıvrımlar çizmelere dökülüşür, çizmelerin tozunu alır; çizmeler hep pırıl pırıl, yeni boyanmış gibi. Oysa oralarda böylesi şalvarları biçen, diken, nakışlayan kimse kalmamıştır. Çağ çoktan değişmiş. Derviş Bey ne yapıp ediyor, yılda bu şalvarlardan bir ya da iki tane mutlaka ediniyor. Şalvar, Halep'ten, Şam'd an, taa Mısır'dan getirtiliyor, artık başka yerde yok. Derviş Bey'in ceketleriyse hep son moda. Bu, yepyeni modelli ve belki modelleri yıldan yıla değişen ceketleri, İstanbul'un en ünlü terzileri en pahalı kumaşlardan dikiyorlarmış. Yaşar Kemal, tadını çıkara çıkara, Bu karmakarışık kılık ona çok yakışırdı diyor. Karmakarışık kılık, bir yandan da, eskiyle yeninin karmakarışıkiç içeliğini yansıtır. Roman ilerledikçe sezer, duyumsarız: Çürümüş eskiyle yoz yeni birbirine sarmaşmıştır. Çünkü toplumsal koşullar hiçbir şeyi yeni kılamadığı gibi, eskiyi de hiçbir şekilde ortadan kaldıramamakta.
Diğer Selim İleri Sözleri ve Alıntıları
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- Sevgi nedir diye sormuyorum çünkü çok az biliyorum, sevgi yaşadıklarımın hiçbiri değil. Ben sormuyorsam bu adamlar gibi şimdi nerde, şimdi ne yapıyor, alışılmış sözcükleriyle bunları sormuyorsam kimse için, yaşadıklarıma sevgi gözüyle bakamam. Bir filmi seyrederken yalnızsam ve sormuyorsam içimden nasıl bulurdu o, bir kitabı okuyup da bir şeyler düşünmüşsem ve onunla tartışmayı aklımdan bile geçirmemişsem, çay içerken, neskafe için su kaynatırken, kapının zili çaldığında yüzünü şöyle bir görüp bir sözcükle, adıyla anmıyorsam, hayır, sevgiyle en küçük bir ilintisi yok bunun.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- Bu, epeydir acı çeken, belki de bütün yaşamı boyunca - söyleyemediği, dile getiremediği, dışa vurmadığı - acılar çekmiş bir insana ağlamaktı ve bu insan benim annemdi.
- Sevdiğim bir şiiri okurken, bir romanı, bir öyküyü ya da bir filmi anlatırken de gözlerim dolar, ağlarım çoğu kez. Karşımdaki kişiler, bundan tedirginlik duyarlar.
- Gözlerindeki o camı andıran, sonra yavaşça biriken, dolan, yuvasına sığamayarak taşan yaşların, gözyaşlarının nedeni nasıl açıklanır?