1944 AYGIR FATMA Osman Cemal Kaygılı Osman Cemal Kaygılı, yazılmamış ama, hayatıyla bir roman kişisi. 1890'da İstanbul'da doğmuş. Babası mahalle bakkalı. Kaygılı, askeri kâtip olmak üzere bir tür ortaöğretim görmüş. Bir ara Sinop'a sürülmüş. Hastalanınca görevini bırakarak İstanbul'un sur diplerinde bir mahalleye yerleşmiş ve şehrin yoksul kesimleriyle gönül bağı kurmuş. Zaman zaman vapurlarda biletçilik, pazar yerlerinde manifaturacılık, sütçülük yapmış. Tiyatro eserleri -çoğu kayıp-yazıyor, sahneye çıkıyor; ortaoyununun son temsilcilerinden biri. 1925-1945 arası okullarda Türkçe öğretmeniymiş. Kansere yakalanıyor. 1945'te İstanbul'da ölüyor. Bu yaşam eserine yansıyor; İstanbul'un kıyı köşe semtlerini, sur dışında yaşayanları, yoksul, dürüst insanları, başlı başına bir dünya oluşturan Çingeneleri, işinde gücünde küçük esnafı, şehrin yavaş yavaş sönüp giden gezinti yerlerini, meyhaneleri anlatmış. Aygır Fatma, yoksul sınıfın sanatla ilişkisini ele alan, edebiyatımızda sayılı eserden biridir. Alangu, Osman Cemal için, tam anlamıyla halktan gelen bir tarafı vardır ki zamanla değeri daha iyi anlaşılacaktır diyor. ...anlatma yolundaki gayretleri daima hatırlanacaktır diye ekliyor. Bu dileyiş bugüne kadar gerçekleşmemiştir.
Diğer Selim İleri Sözleri ve Alıntıları
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- Sevgi nedir diye sormuyorum çünkü çok az biliyorum, sevgi yaşadıklarımın hiçbiri değil. Ben sormuyorsam bu adamlar gibi şimdi nerde, şimdi ne yapıyor, alışılmış sözcükleriyle bunları sormuyorsam kimse için, yaşadıklarıma sevgi gözüyle bakamam. Bir filmi seyrederken yalnızsam ve sormuyorsam içimden nasıl bulurdu o, bir kitabı okuyup da bir şeyler düşünmüşsem ve onunla tartışmayı aklımdan bile geçirmemişsem, çay içerken, neskafe için su kaynatırken, kapının zili çaldığında yüzünü şöyle bir görüp bir sözcükle, adıyla anmıyorsam, hayır, sevgiyle en küçük bir ilintisi yok bunun.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- Bu, epeydir acı çeken, belki de bütün yaşamı boyunca - söyleyemediği, dile getiremediği, dışa vurmadığı - acılar çekmiş bir insana ağlamaktı ve bu insan benim annemdi.
- Sevdiğim bir şiiri okurken, bir romanı, bir öyküyü ya da bir filmi anlatırken de gözlerim dolar, ağlarım çoğu kez. Karşımdaki kişiler, bundan tedirginlik duyarlar.
- Gözlerindeki o camı andıran, sonra yavaşça biriken, dolan, yuvasına sığamayarak taşan yaşların, gözyaşlarının nedeni nasıl açıklanır?