1941 FAHİM BEY VE BİZ Abdülhak Şinasi Hisar ...edebiyatımızın yetkin verimlerinden biridir. Kimi eleştirmenlerin bence çok haksız değerlendirişler le, geçmişe bağlılığından, geçmişi anlatmasından dolayı hor gördükleri, hatta 'gerici' kabul ettikleri Abdülhak Şinasi'yi Ziya Osman Saba bambaşka yorumlamış: Yaşamak, tadına varmak saadetine erdiği geçmiş zamanlar, onun üslûpçu kalemiyle ne kadar başka türlü dile geliyor, onun tanımış, acımış, sevmiş veya saymış olduğu insanlar nasıl yeniden hayata, dünyaya kavuşup, nasıl bizim de tanıdıklarımız olup çıkıyor, sanki onlar, kim bilir kaç yıl evvel gömüldükleri topraktan silkinerek kalkıyor, bir zamanlar yaşadıkları ve şimdi bir sanat mucizesiyle, yine bırakmış oldukları gibi buldukları semtlerde, evlerde, odalarda, bizim için de, yine konuşuyor, gülüyor, bir zamanlar Abdülhak Şinasi Hisar'ın olduğu kadar, sanki şimdi de bizlerin merhametimizi, sevgimizi kazanmak için acı tatlı maceralarını bir kere daha yaşamaya koyuluyorlar. Oysa iç dünyada büyük çağıltılar sürüp gitmektedir. Bir ara Bursa' da pamukçuluk yapmak istemiş Fahim Bey herkesin kısa zamanda fark ettiği gibi, bir hayal adamı, inanılmaz bir düşseverdir. Bu yüzden onu Oblomov'a benzetenler çıkmış. Bir tasarıdan öbürüne, bir girişimden bir başkasına ömür tüketmiş Fahim Bey, Galata'daki yazıhanesinde hep geleceğe yönelik iş hayalleriyle avunmaktadır. Yalnız Oblomov'dan önemli bir ayrımla: Fahim Bey, girişimlerini sadece düşünmekle kalmaz, sürekli eyleme geçer, bu uğurda varını yoğunu harcar. Fahim Bey'in, çöken bir imparatorluk ortasındaki, bu tek kişilik 'masal'ı, işin aslı aranırsa, kendi olmaktan büsbütün kopan bir toplumda hiçbir zaman ulaşılamayacak mutluluk arayışıdır. Fahim Bey'in gazetelerde yer almış ölüm haberiyle başlayan eser, anlatıcının Fahim Bey'e içli seslenişiyle sona erer... Yakup Kadri, anılarında, roman kişisi Fahim Bey'in gerçek hayatta yaşamış, vaktinden önce emekliye ayrılmış memur bir Fatin Bey'den esinli olduğunu yazıyor. Bu Fatin Bey'in Yakup Kadri tarafından tanınması Abdülhak Şinasi'nin hoşuna gitmemiş; hatta biraz üzülmüş, çünkü diyor Yakup Kadri, her soylu romancı gibi o da tiplerinin kendi yarattıkları olmasını isterdi elbet. Ekliyor: Lakin, yine sanıyorum ki, Abdülhak Şinasi sanatta 'yaratma gücü' dediğimiz şeyin yoktan var etme olmadığını bilecek kadar geniş bir edebi kültür sahibiydi. . . . Bence bu, kendini değil de başkalarını düşünmek, halis bir düşünceye benzemiyordu. Başkalarının felâketlerine tahammül kuvvetimiz, maşaallah, harikulâdedir. Bu başkalarını düşünüş, neticede, bir hodgâmlığa dönmüyor muydu? Belki, hatta hiç şüphesiz, dünya fırtınalarının rüzgârları ve saikaları bu tahtadan yapılmış küçük evi hiç sarsmıyor, yakmıyordu.
Diğer Selim İleri Sözleri ve Alıntıları
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- Sevgi nedir diye sormuyorum çünkü çok az biliyorum, sevgi yaşadıklarımın hiçbiri değil. Ben sormuyorsam bu adamlar gibi şimdi nerde, şimdi ne yapıyor, alışılmış sözcükleriyle bunları sormuyorsam kimse için, yaşadıklarıma sevgi gözüyle bakamam. Bir filmi seyrederken yalnızsam ve sormuyorsam içimden nasıl bulurdu o, bir kitabı okuyup da bir şeyler düşünmüşsem ve onunla tartışmayı aklımdan bile geçirmemişsem, çay içerken, neskafe için su kaynatırken, kapının zili çaldığında yüzünü şöyle bir görüp bir sözcükle, adıyla anmıyorsam, hayır, sevgiyle en küçük bir ilintisi yok bunun.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- Bu, epeydir acı çeken, belki de bütün yaşamı boyunca - söyleyemediği, dile getiremediği, dışa vurmadığı - acılar çekmiş bir insana ağlamaktı ve bu insan benim annemdi.
- Sevdiğim bir şiiri okurken, bir romanı, bir öyküyü ya da bir filmi anlatırken de gözlerim dolar, ağlarım çoğu kez. Karşımdaki kişiler, bundan tedirginlik duyarlar.
- Gözlerindeki o camı andıran, sonra yavaşça biriken, dolan, yuvasına sığamayarak taşan yaşların, gözyaşlarının nedeni nasıl açıklanır?