1927 HÜKÜM GECESİ Yakup Kadri Karaosmanoğlu Edebiyatımızın yeni yaklaşımlara kapalılığı konusunda üzücü belgeler belki... Bununla birlikte, Yakup Kadri'yi etkilemiş olabilir; yazarı Hüküm Gecesıni siyasi roman diye adlandırmış ya da adlandırmak zorunda kalmış, ikinci basımda romanda köklü değişiklikler yapmış... Cevdet Kudret haklı olarak, (...) yazarın bu en özgün, en ilgi çekici, en güçlü romanı, bugüne değin yazılan edebiyat tarihi ve incelemelerinde ne yazık ki gereği gibi incelenememiştir diyor. Ancak bu saptamadan sonra Hüküm Gecesi, hiç değilse, incelemecilerin az çok dikkatini çekmiş... Roman umutsuz, iç karartıcı sahnelerle bezenmiştir. Örnekse, Ahmet Kerim'in de katıldığı, Ömer Bey'in Nişantaşı'ndaki konağında yaşanan gece. Hafif bir iki devrim soluğuyla göçüşün eşiğine gelmiş bu konakta yıkımlı siyasi hayatın sözümona muhaliflerini tanırız. Ahmet Kerim umutsuzluğa kapılır. Zaten, bir başka yönüyle, Hüküm Gecesi Ahmet Kerim'in umutsuzluğunun romanı dır. Fakat okura yöneltilmiş can alıcı sorular kalır geriye: Ahmet Kerim mi haklıdır, yoksa, kandırılmış, satın alınmış Samiye mi? Ahmet Kerim'in çevresindekilerden, o yarı-aydınlardan kim, Samiye'den daha dürüst, daha içtendir? Siyasetin kıyıcılığıyla örülmüş Hüküm Gecesi, 'insan sorumu' üzerine derin endişesini, romanın ele aldığı süreçten sonra da süregelecek derin endişesini vurgular: Hep şahsi şan ve şeref hırsları!.. Bizi bu bitiriyor!.. (Hüküm Gecesi'nin ilk ve ikinci basımları arasındaki önemli değiştirimler için, Atilla Özkırımlı'nın karşılaştırmalı hazırladığı, 1978 tarihli üçüncü hasıma bakılabilir.)
Diğer Selim İleri Sözleri ve Alıntıları
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- Sevgi nedir diye sormuyorum çünkü çok az biliyorum, sevgi yaşadıklarımın hiçbiri değil. Ben sormuyorsam bu adamlar gibi şimdi nerde, şimdi ne yapıyor, alışılmış sözcükleriyle bunları sormuyorsam kimse için, yaşadıklarıma sevgi gözüyle bakamam. Bir filmi seyrederken yalnızsam ve sormuyorsam içimden nasıl bulurdu o, bir kitabı okuyup da bir şeyler düşünmüşsem ve onunla tartışmayı aklımdan bile geçirmemişsem, çay içerken, neskafe için su kaynatırken, kapının zili çaldığında yüzünü şöyle bir görüp bir sözcükle, adıyla anmıyorsam, hayır, sevgiyle en küçük bir ilintisi yok bunun.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- Bu, epeydir acı çeken, belki de bütün yaşamı boyunca - söyleyemediği, dile getiremediği, dışa vurmadığı - acılar çekmiş bir insana ağlamaktı ve bu insan benim annemdi.
- Sevdiğim bir şiiri okurken, bir romanı, bir öyküyü ya da bir filmi anlatırken de gözlerim dolar, ağlarım çoğu kez. Karşımdaki kişiler, bundan tedirginlik duyarlar.
- Gözlerindeki o camı andıran, sonra yavaşça biriken, dolan, yuvasına sığamayarak taşan yaşların, gözyaşlarının nedeni nasıl açıklanır?