1925 DUDAKTAN KALBE Reşat Nuri Güntekin 'Genç kız romanı' sanılmış Dudaktan Kalbe, edebiyatımızdaki ilk önemli 'sanatkâr romanı' sayılabilir. Çocukluğu, toplumsal ve ruhsal sarsıntılada ezik, ezgin geçmiş Kenan, huzur ve umudu bir tekkede, müzikle baş başa kaldığı zamanlarda bulmuştur. Çaresiz Lamia, Kenan'dan çocuğunu, Kütahya'da başka bir akraba evinde doğuruyor. Hayatın sayısız yıkıcılığına, kızı Mebrure'yle göğüs germeye çalışacaktır artık. Prenses Cavidan'la evliliği mutsuz geçmiş Kenan, müzikte de başlangıçtaki başarısını sürdürememiş, gitgide yalnızlığına çekilerek, uzak hatıralarla, özellikle Lamia'nın hatırasıyla yaşamaya koyulmuştur. Şimdi Şem'i Dede'nin gönül eğitimi bir kez daha duyumsanır; Lamia pişmanlık, umut, ülkü, gaye, bağışlanmak olup çıkmıştır. . . . Kudret, her ruhu ayrı istidatlarla teçhiz ediyor, her birine ayrı bir yol çiziyor... Herkes, kendi yolunda gitse, herkes mesut olacak evlat... Böyle bir dünyayı gözünün önüne getir: Hep ayrı ayrı yollarda yürüyen, birbirlerine hiç dokunmayan, birbirlerini incitmeyen, hatta görmeyen yolculardan mürekkep bir uzun kafile...
Diğer Selim İleri Sözleri ve Alıntıları
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- Sevgi nedir diye sormuyorum çünkü çok az biliyorum, sevgi yaşadıklarımın hiçbiri değil. Ben sormuyorsam bu adamlar gibi şimdi nerde, şimdi ne yapıyor, alışılmış sözcükleriyle bunları sormuyorsam kimse için, yaşadıklarıma sevgi gözüyle bakamam. Bir filmi seyrederken yalnızsam ve sormuyorsam içimden nasıl bulurdu o, bir kitabı okuyup da bir şeyler düşünmüşsem ve onunla tartışmayı aklımdan bile geçirmemişsem, çay içerken, neskafe için su kaynatırken, kapının zili çaldığında yüzünü şöyle bir görüp bir sözcükle, adıyla anmıyorsam, hayır, sevgiyle en küçük bir ilintisi yok bunun.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- Bu, epeydir acı çeken, belki de bütün yaşamı boyunca - söyleyemediği, dile getiremediği, dışa vurmadığı - acılar çekmiş bir insana ağlamaktı ve bu insan benim annemdi.
- Sevdiğim bir şiiri okurken, bir romanı, bir öyküyü ya da bir filmi anlatırken de gözlerim dolar, ağlarım çoğu kez. Karşımdaki kişiler, bundan tedirginlik duyarlar.
- Gözlerindeki o camı andıran, sonra yavaşça biriken, dolan, yuvasına sığamayarak taşan yaşların, gözyaşlarının nedeni nasıl açıklanır?