1924 KALB AĞRISI Halide Edib Adıvar Kalbin bin bir ihtiyacı var, dost, aşık, arkadaş, daha bilmem kaç nev'i rabıta insan için aynı zamanda kabildir. Kalb Ağrısı'yla Halide Edib'in romancılığında adeta bir dönem kapanır. Yazar, kim bilir hangi çekimserliklerin etkisiyle, olgunluk yıllarında aşkı, cinselliği, elemli tutkuları kaleme getirmekten uzak durur. Âkıle Hanım Sokağı'nın Cıbıl Gız bölümü dışta tutulursa, Halide Edib bireyin gönül tarihçesine kayıtsız kalmış, toplumsal panoramaya ağırlık vermiştir... Oysa Kalb Ağrısı aşk, özgürlük, yalnızlığı seçiş konusunda kesin bir tutum sergiliyor, Halide Edib'in vardığı sonucu yansıtıyor: Kadın için iki yol çiziyor yazar; ilki, dünyanın kaidelerine uymak, kocasının haricindeki dostluk veyahut aşk ihtiyaçlarını yok saymak ya da günahlarını entrika ile, hile ile örtmek. Bu tercihi bireysel ahlaka sığdıramıyor. Bir başka yaşama biçimiyse, kadının, müsavi hürriyet, müsavi surette şahsiyetine, arzularına sahip iki insan şeraitiyle anlaşahileceği bir erkekle evlenmesi... Bir başka sahne: Hasan'ın yurtdışındayken Peer Gynt'ü dinleyip, taa uzaklardaki Zeyno'nun kalp ağrısını birdenbire hissetın esi... . . . Şimdi yirmi dört saat oluyor. Ben gelince yatağa girdim, Savfet'e beni yalnız bırakmasını rica ettim, yirmi dört saat gözlerim ölü gibi kapalı, yanaklarımdan yaşlar durmadan aktı. Artık kalbimi ağladım, aşkımı ağladım. Demek hepsi, bunlar bir avuç tuzlu sudan ibaretmiş. Gözyaşlarını eskiler niçin şişelere koyup ebediyen sevgililerinin nazarında saklarlarmış, anladım. Jurnalimi kapıyorum!
Diğer Selim İleri Sözleri ve Alıntıları
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- Sevgi nedir diye sormuyorum çünkü çok az biliyorum, sevgi yaşadıklarımın hiçbiri değil. Ben sormuyorsam bu adamlar gibi şimdi nerde, şimdi ne yapıyor, alışılmış sözcükleriyle bunları sormuyorsam kimse için, yaşadıklarıma sevgi gözüyle bakamam. Bir filmi seyrederken yalnızsam ve sormuyorsam içimden nasıl bulurdu o, bir kitabı okuyup da bir şeyler düşünmüşsem ve onunla tartışmayı aklımdan bile geçirmemişsem, çay içerken, neskafe için su kaynatırken, kapının zili çaldığında yüzünü şöyle bir görüp bir sözcükle, adıyla anmıyorsam, hayır, sevgiyle en küçük bir ilintisi yok bunun.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- Bu, epeydir acı çeken, belki de bütün yaşamı boyunca - söyleyemediği, dile getiremediği, dışa vurmadığı - acılar çekmiş bir insana ağlamaktı ve bu insan benim annemdi.
- Sevdiğim bir şiiri okurken, bir romanı, bir öyküyü ya da bir filmi anlatırken de gözlerim dolar, ağlarım çoğu kez. Karşımdaki kişiler, bundan tedirginlik duyarlar.
- Gözlerindeki o camı andıran, sonra yavaşça biriken, dolan, yuvasına sığamayarak taşan yaşların, gözyaşlarının nedeni nasıl açıklanır?