1910 SİYAH GÖZLER Cemil Süleyman Alyanakoğlu Bir iki uzaktan bakışma, ısrarlı takipler, mektuplaşma, otuz yaşını aşkın kadını yirmi iki yaşındaki bir delikanlıya bağlayacaktır. Törel değerlerin, geleneksel ahlakın aykırı, bağışlanmaz bulduğu bu hüzünlü aşk, gözlerden ırak kır gezintilerinde, gün ışığından saklanılmış mehtap buluşmalarında sürüp gidecek; genç kadın her şeyi göze alarak delikanlıyla evinde de buluşmaya başlayacaktır. Siyah Gözler de, otuzlarında dul kadınla aşık olduğu delikanlının adsız bırakılmış olmaları düşündürücüdür. Roman kişilerinin ille birer ad taşıması gerektiğine inanılmışken, Cemil Süleyman belki de, Siyah Gözler de dile getirilenlerin başkalarınca, adsız sansız kişilerce de yaşandığını sezdirmek istemişti. . . . Ve birden her şeye karar vererek, gözleri dumanlandı. Vücudunda her saniye artan bir kuvvet hissediyor; onu, bırakmamak için, kendisinde, bütün engellere karşı koyabilecek olağanüstü bir kudretle, damarlarında sanki sıcak bir şey galeyan ediyordu. Onu, artık hiçbir kimse elinden alamayacaktı. Oh evet, hiçbir kimse alamayacak ve o, gitmek için kendisinde kuvvet bulamayacaktı. Şimdi yavaş yavaş gözleri büyüyor, kulağının yanındaki bir ses, ona hitap eden o mukaddes ses öldür... diyordu. (Nuri Akbayar sadeleştirmesi.)
Diğer Selim İleri Sözleri ve Alıntıları
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- "Hikâyelerinizde mâzi var. Biliyor musunuz, insan mâziye geri dönebileceğini sanıyor..."
- Sevgi nedir diye sormuyorum çünkü çok az biliyorum, sevgi yaşadıklarımın hiçbiri değil. Ben sormuyorsam bu adamlar gibi şimdi nerde, şimdi ne yapıyor, alışılmış sözcükleriyle bunları sormuyorsam kimse için, yaşadıklarıma sevgi gözüyle bakamam. Bir filmi seyrederken yalnızsam ve sormuyorsam içimden nasıl bulurdu o, bir kitabı okuyup da bir şeyler düşünmüşsem ve onunla tartışmayı aklımdan bile geçirmemişsem, çay içerken, neskafe için su kaynatırken, kapının zili çaldığında yüzünü şöyle bir görüp bir sözcükle, adıyla anmıyorsam, hayır, sevgiyle en küçük bir ilintisi yok bunun.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- Bir şey unutmuşum gibi geldi bana. Fakat ne? Her şeyim yanımda. Her zaman kahreden ikinci ses, "Siyah gözler unuttun" dedi. Anladım, içim ezildi.
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- İstese beni arayabilirdi. Arayıp sorardı. Bir hayalin ardındayım. Dostluklar belli yaşlarda, ilk gençlik dönemlerinde güzel. Ama ben çocuk kaldım, hiç büyümedim, hep sığ sularda..
- Bu, epeydir acı çeken, belki de bütün yaşamı boyunca - söyleyemediği, dile getiremediği, dışa vurmadığı - acılar çekmiş bir insana ağlamaktı ve bu insan benim annemdi.
- Sevdiğim bir şiiri okurken, bir romanı, bir öyküyü ya da bir filmi anlatırken de gözlerim dolar, ağlarım çoğu kez. Karşımdaki kişiler, bundan tedirginlik duyarlar.
- Gözlerindeki o camı andıran, sonra yavaşça biriken, dolan, yuvasına sığamayarak taşan yaşların, gözyaşlarının nedeni nasıl açıklanır?