... öyle hissediyorum ki, ruhunuzun derinliklerinde kendilerine özgü bir yaşam sürdüren sorunlarınıza ve duygularınıza yanıt verecek bir kimse hiçbir tarafta bulunmamaktadır; çünkü çığırtkanlıktan alabildiğine uzak, adeta dile getirilemeyecek bir nesneyi yorumlayan sözcüklerin seçiminde en şaşmaz kişiler bile yanılgıya düşer. Ama ben, şimdi benim gözlerimi dinlendiren nesnelere sizin de tutunmanızın yine de sizi bir çözüme ulaştıracağı kanısındayım. Doğaya tutunur, ondaki yalınlığa, onda pek kimsenin fark etmediği, ama ansızın bir büyüklük kazanıp ölçülemeyecek boyutlara varabilen küçük nesnelerden ayrılmaz, değersizmiş izlenimi uyandıran nesnelere karşı bir sevgiyi içinizde besler ve bayağı bir hizmetkar gibi uğraşıp yoksul ve zavallı görünen nesnelerin güvenini kazanmaya bakarsanız, her şey sizin için kolaylaşır, bir tutarlılığa kavuşur, şu ya da bu yoldan daha barışçıl nitelik kazanır, us' ta değil belki, enikonu şaşkın geride kalır us, ama bilincinizin en iç kesiminde, ayıklığınızda ve bilgilerinizde bunların gerçekleşir hepsi. Henüz pek gençsiniz, işin hayli başındasınız henüz; dolayısıyla sevgili Kappus, yüreğinizdeki çözülmedik sorulara karşı sabrı elden bırakmamanızı, soruların kendilerini dışarıya kapalı odalar, pek yabancı bir dilde yazılmış kitaplar gibi sevmenizi dilimin döndüğü kadar rica edeceğim sizden. Bugünden kalkıp birtakım yanıtlar ardında koşmayı bırakın lütfen; aradığınız yanıtları ele geçiremeyeceksiniz, çünkü onları yaşayacak duruma gelmediniz henüz. Oysa her şeyi yaşamaktır önemli olan. Siz de şimdilik soruları yaşayın. Belki giderek öyle olur ki, uzak günlerin birinde kendiniz de ayrımına varmadan yanıtlardan içeri yaşamalara başlarsınız. Kim bilir, belki ruhunuzda, yaşamın özellikle mutlu ve arı bir biçimi sayılan yaratma ve biçimlendirme yeteneği saklı yatmaktadır; bunu düşünerek eğitmeye çalışın kendinizi, ama karşınıza çıkacakları büyük bir güvenle alıp benimseyin ve baktınız ki salt sizin isteminizden geliyor bu, içinizdeki herhangi bir zorunluluktan kaynaklanıyor, sırtlanmaya çalışın bu yükü, hiçbir şeyden nefret etmeyin. Şehvet güç bir şeydir, doğru. Ama bizim omuzlarımıza yüklenen ödev güçtür zaten, hemen her ciddi şey güçtür, ciddi olmayan bir şey de yoktur. Bunu bilir de kendinizde, kendi yeteneğinizden ve micazınızdan, kendi deneyiminiz, çocukluğunuz ve gücünüzden kalkarak cinsellikle aranızda bütünüyle kendinize özgü (alışılmışın, gelenek ve göreneğin etkisinden bağımsız) bir ilişki kurarsınız, kendinizi yitirmekten korkmanız için, mülklerin bu en değerlisine layık olamama gibi bir korkuya kapılmanız için neden kalmaz artık.
Diğer Rainer Maria Rilke Sözleri ve Alıntıları
- Kendi içine yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak..
- Kendi içine yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak..
- "Ah Malte, geçip gidiyoruz ve bana göre herkes geçip giderken pek bir dalgın, meşgul ve dikkatsiz; gidişimizin farkında bile değiller bile. Sanki yıldız kayıyor da kimse dilek tutmamış. Asla bir şeyler dilemeyi bırakma Malte. İnsan dilemekten vazgeçmemeli. Sanırım gerçekleşme yoktur da uzun süren bütün bir ömür süren dilekler vardır, öyle ki, onların gerçekleşmesini zaten bekleyemez insan."
- ŞİMDİ ıssız kalan yurdumu düşündükçe öyle sanıyorum ki, eskiden böyle değildi bu.Eskiden insan biliyordu(ya da belki de seziyordu) ki, meyvenin çekirdeğini taşıması gibi, ölümü kendi içinde taşımaktadır.Çocukları içinde küçük, yetişkinlerin içinde büyük bir ölüm vardı.Kadınlar, ölümü kucaklarında,erkeklerse göğüslerinde taşıyorlardı.O vardı işte ve ölüm, onların her birine garip bir ağırbaşlılık, sakin bir gurur verirdi.
- loş yüksekliğiyle, hiç bir zaman aydınlatılamayan köşeleriyle, yerlerini tutacak başka hayaller vermeksizin, insanın bütün hayallerini emiyordu.İnsan, orada çözülüp dağılmış gibi oturuyordu;büsbütün iradesiz, düşüncesiz, isteksiz, aciz.Bu ezici durumun bende önceleri bulantıya, deniz tutması benzeri bir şeye neden olduğunu hatırlıyorum; bu duyguyu, ayağımı uzatıp karşımda oturan babamın dizlerine değdirmekle yenebiliyordum yalnnızca.
- Ah, kitap okuyanlar arasında olmak ne güzeldir.
- SEVİLENLERİN hayatı perişandır ve tehlikede.Ah, onlar kendilerini aşsaydı da sevenler olsalardı.
- Ey çocukluk saatleri,
figürlerin arkasında geçmişimiz yoktu yalnız,
gelecek değildi yalnız önümüzde olan.
Büyümesine büyüdük; zorladık kimi zaman kendimizi
büyümeye, biraz da onların,
büyümüşlükten başka şeyi olmayanların hatrı için.
Ama kendi başımıza gittiğimiz zamanlar
sevinip oyalanırdık kalıcı olanla,
evren ve oyuncak arasındaki uzayda dururduk,
başlangıçlardan beri arık bir olay
için kurulmuş yerde. - ... ölüm, bizden öteye dönük olan, bizim aydınlatmadığımız yüzüdür yaşamın ... Gerçek yaşam biçimi her iki bölgeye uzanır, en büyük kan dolaşımı her ikisi boyunca ... Yapılması gereken, burada bakılmış, dokunulmuş olanı o daha geniş, o en geniş çemberin içine almak. Gölgesiyle yeryüzünü karartan bir öbür dünyaya değil, bir bütüne, bütünün kendisine ... Evet, bizim ödevimiz bu gidici, dayanıksız yeryüzünü öyle derin, öyle acıyla, tutkuyla kavramak ki onun özü 'görünmez. olarak' bizde yeniden dirilsin. Bizler, görünmez'in anlarıyız. "
- YÜCELTMEK, işte bu! Yüceltmeye ısmarlanan biri, ortaya çıktı bir cevher gibi taşın suskusundan. Onun yüreği, ey geçici cenderesi insanlar için sonsuz tükenmez bir şarabın.