-Oysa güvenin sınanmaya,denemeye tahammülü yoktu, bunu da çok sonraları, pervaneler gibi ateşe düşerken öğrendim. -Seni seviyorum demek ruhun ve bedenin bütün zerreleri zikre susamışken, söylenmezse ölmek demekti. Söylemem değildi mesele, söylemezsem ölmemdi. -İsimlerinden biri hüzün biri ateşti aşkın. Ama akla gelen ilk ismi muhabbetti aşkın. Muhabbetse berraklık anlamına gelen ve temelinde saflık bulunan bir isimdi. Ve karanlıkla uyumu mümkün değildi. -Dünyevi olan her şeyin yüzü bu dünyaya bakarken, bir tek aşkın iki yönlü yaratıldığına inancım sonsuzdu oysa. Biliyordum aşk hem karar hem de bî-karar haliydi ama en çok da istikrar haliydi. -Çok sert olan hayatın içinde ayakta kalabilmenin sırrını ihanette bulanlara mahsus bencil bir bilgiydi bu. Ve mazereti daime hazırdı. Kıymetler sıralamasında ben daima senden daha önceydi. Ve bilmemek çoğu zaman hesapların en işe geliriydi. -Sevilen bir kadın can demekti, bu yüzden en çok canım denilirdi ona ortasında bir eliflik nefes hacmiyle. -Söz nefesti oysa. Nefes hayattı. Ne olurdu bir kez ağızdan çıkan sözün geri dönüşü olsaydı. Gök kubbeye zerreler halinde ve sonsuza değin dağılan harflerin gösterdiği sesleri toplamak, ne olurdu sözü geri almak, mümkün olsaydı. -Belki aşk hiç suçlamamanın adıydı. -Aşkı taşıyan her kalbin muhkem olduğunu zannediyordum oysa. Meğer aşk indiği kalbi ihya ediyordu ya, ,ihya edemezse yok ediyordu. Kazasız belasız kurtulmanın imkanı yoktu. -Kapı bir kez açılmayagörsündü, önünü almanın artık imkanı yoktu. Bir karanlığın bütün aydınlıkları yutması gibi, vehim de tüm söylenenleri yutuyordu. İşin acısı doğru olanları da yutuyordu. -Zaman bir çizgi gibi ilerlemiyor, bir daire gibi dönüyordu. -Şimdi hatırasız bir aşktı bu. Bütün yaşadıklarımı yok etmek için attım bütün defterleri ateşe. Kalbim kalmasaydı geriye, yaşanmamış bir aşk olacaktı bu. Kalbimi yakamadım. -Değil mi ki bir madalyonun yüzüne sığacak resmi yapılsaydı bu şehrin, ya suyun ya ateşin resmini yapmak lazımdı. -Yangını söndürebilecek su bizdeyken o da yandı. Su ateşi söndürmezse çünkü su da yanardı.
Diğer Nazan Bekiroğlu Sözleri ve Alıntıları
- Niye ki bunca acı?
Dünya imtihan yeriydi belli, bu da bir sınav, amenna.
Bu kadar sert sınanmak için ortada çok büyük bir aşkın olması gerekti; Allah'ın kuluna aşkı. Ne kadar çok sevildiğini mi bilmek istiyordu?
Ve ki bunca sert bir sınavı da ancak kulun Allah'a duyduğu aşk katlanılır kılabilirdi. Dünya cennet değildi, evet; olsaydı cennetin ne anlamı kalırdı? - "İşte bu dünyadaki her şey o kadar gölge. Perdenin bu tarafında hepimiz birer gölgeyiz aslında. Oyun bittiğinde bir püf!, mum söner. Oyun biter. Bütün suretler de karagözcünün kutusunda bir araya konur, kaldırılır. Geriye ne suret kalır ne perde."
- Ey sıkıntı şiddetlen nasılsa geçeceksin.
- Zaman sana hiç ummadığını ve biriktirmediğini getirir.
Hz.Ömer(ra) - kimselerin aklı ermez
çay sohbeti hikmetine
çünkü ezelde uğramış
mürşidinin ülfetine
lezzeti cennet şarabı
şad eder içen harabı
gönülde hikmet kitabı
dolar bu çay sohbetine
lezzetini içen bilir
dü cihandan geçen bilir
türlü mercan saçan bilir
gelin bu çay sohbetine
HOCA AHMET YESEVİ - " Tepeden tırnağa çamursun Adem ilk bakışta . Toprağın topraklığına batmış gibisin .Ama bu halinle kıymetlisin . Çünkü bu halini aşabilirsin . İçindeki kutsal ruha sahip çıkabilirsin . İşte o zaman melek değil ama melekler gibisin .Ve ey Adem , unutma , böyle bir tartıda melek gibi olmak melek olmaktan ağır çeker . Çünkü sen o iki şey arasında özgür irade - bilinçli seçimsin..."
- Yalnızlık aşkın vekaletidir.
Ölüm aşkın kefaretidir.
Her aşk bir baş götürür. - kaza vardır kaderin gerçekleştiği anda...
- Elini göğsünün üzerine koydu.
Sanki, dedi, bak tam şuramda, sol yanımda, kalbimin altında bir yer eksik kalıyor. Sonra bu kadarla kalmıyor, o eksiklik bütün ruhuma doluyor. Ne yapsam eksilmiyor ne yapsam dolmuyor. - Bahçelerde mor meni
Verem ettin sen beni
Ya sen İslam ol ay gız
Ya men olam Ermeni