'' Bak güzelim, ne olursun aldırma ona. Bir erkek, karşına kurulmuş, sanki sen onun kaburga kemiği bile etmezmişsin gibi bir tavırla, senin hakkında, geçmişin, geleceğin, ne olduğun, ne olamayacağın hakkında ahkâm kesmeye kalkışınca onu sakın dinleme. Sana kalçalarının fazla yağlı, göğüslerinin sarkık, gözlerinin daima uykulu olduğunu, kafanın pek hızlı işlemediğini söylüyorsa, edebiyat zevkini bayağı bulup, lisanüstü çalışmana ya da acemiliklerle dolu ilk şiirlerine, bestelerine bıyık altından gülüyorsa anında bırak onu. Hele hele, bir de tutmuş senin asla mutlu olamayacağını ileri sürüyorsa, haddini bilmez bir alçaktır, burnunun üzerine bir yumruk hak etmiştir. ''
Diğer Aslı Erdoğan Sözleri ve Alıntıları
- Aniden saplanan bir sancı gibi şiddetlidir duyduğun özlem. En suskun anında bile diğer sesleri unutturan çağrısı gibi tenin...
- ..."bu an" ın geçmiş oluşundan duyduğum o iç sızısını anlatıyorum.Sanki büyük bir ırmak boyunca gidiyorum; hiçbir yerde durmama ve kıyıya çıkmama, hiçbir şeye ikinci kez bakmama izin yok.("Bir kurt bile, sıkıştırıldığında, kaçmadan önce durur, bir daha göremeyeceği düşmanına ikinci kez bakar." der Kızılderiler.) Görebildiğim kadarını görmek ve hemen unutmak zorundayım.
- Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını, hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği, hatta fark etmediği huylarını sevmektir.İnsanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır çünkü.
- "Gidilmemiş yerlerin, okunmamış kitapların, yerine getirilmemiş sözlerin, dilimin ucuna takılıp kalmış cümlelerin pişmanlığını duyuyorum en çok."
- "Geçmişimi bir kabuktan sıyrılırcasına ırmağın öbür yakasında bıraktım.Geleceği de bütünüyle aklımdan çıkarmak,şu anın içinde sonsuzluğu bile düşünmeden yitip gitmek istiyorum."
- Hiç sevdiğiniz birinin bir daha dönmemek üzere çıkıp gidişini izlediniz mi? O sabah da herhangi bir sabah gibidir. Gene kahvaltısını atlamış, aç karnına sigara içmiştir. Sinirlidir, sabahları hep olduğu gibi. Atkısını evde unutmuştur. Sanki o gün daha mı tedirgindi, yoksa sonradan düşündüğünüzde, o sabahı binlerce kez belleğinizde kurguladığınızda size mi öyle gelmişti. Bilseydiniz... Gelişigüzel bir veda yerine onu bir kez daha kucaklardınız. Kucaklar, bırakmazdınız. Dünyanın tüm bağlarıyla bağlardınız onu, tüm bağları, vaatleri, yeminleriyle. Sırf o kapıdan çıkıp gitmesin diye dünyayı durdurmanız gerekse durdururdunuz. Bilseydiniz.
- Ayrıntıları anlatmak öykünün kendisini anlatmak olurdu ve ben henüz buna hazır değildim. Ne kendime, ne başkalarına, gerçeğin kaba, anlamsız bir özetini sunmaktan öteye geçememiştim bugüne kadar.
- Ölümün, işkencenin hapishanenin kıyılarında yaşayan yasadışı insanların hayatları (ve dostlukları), iki temele dayanır; Güven ve cesaret. Bu değerlerden yoksun biri, tuzaklarla, bilmecelerle dolu bir dünyaya göz ucuyla bile bakmamalı, hele hele onu tanıdığını öne sürmeye kalkışmamalıdır.
- Aniden saplanan bir sancı gibi şiddetlidir duyduğun özlem. En suskun anında bile diğer sesleri unutturan çağrısı gibi tenin...
- ..."bu an" ın geçmiş oluşundan duyduğum o iç sızısını anlatıyorum.Sanki büyük bir ırmak boyunca gidiyorum; hiçbir yerde durmama ve kıyıya çıkmama, hiçbir şeye ikinci kez bakmama izin yok.("Bir kurt bile, sıkıştırıldığında, kaçmadan önce durur, bir daha göremeyeceği düşmanına ikinci kez bakar." der Kızılderiler.) Görebildiğim kadarını görmek ve hemen unutmak zorundayım.