- Prensesim, dedi. Bunun klasik bir tek çaresi var. Fakat o çare de hemen daima nazari kalmıştır.
-Nedir?
-Işığı bastıracak daha parlak bir ışık...
-Öyle bir ışık var mı?
-Var. Fakat o kadar yüksekte ki düşünmek bile çılgınlık olur.
Leyla gözlerini Pusat'a dikerek bir kaç saniye baktı. Sonra kendisini dayanılmaz derecede güzelleştiren gülümseyişiyle:
-Müsaade ediyorum. Beni sevebilirsiniz! dedi.
Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- "Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar."
- "Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!"
- "Bana insanlardan mı bahsediyorsun?" demişti. "İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir."
- "Hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."