- Geçen sene İngiltere'deki tüm aydınlar bir kitabı coşkuyla okudular. Bunun sonucunda, benim müdürlüğünü yaptığım İngiltere Kraliyet Müzesi'ne gelen ziyaretçiler bazı taleplerde bulunmaya başladılar. Sepet kuyruktan mantoluya evrim sürecinin orta noktasında olan bir güvercin! Fakat maalesef müzemizde bu talepleri karşılamamız mümkün olmadı. Peki eğer İngiltere Kraliyet Müzesi'nde yoksa nerede olabilir? Dünyada öyle bir güvercin yok çünkü... Kısacası Darwin'in Türlerin Kökeninde yazılanlar tamamen hayal ürünü. Evrim Teorisi gibi deli zırvası laflar, Hıristiyan Kilisesi'ni temelinden sarsıyor. Fransız Devrimi gibi çapulcu tantanasının ortaya çıkmasına da neden olan bilimin suistimalinden başka bir şey değil. İncil'de yazdığı gibi, Tanrı kıyamet ve yaratılış sonrası yaşayan tüm canlılara özgün tür özellikleri lütfetmiş, zirvelerine de insanoğlunu yerleştirmiştir. O insanoğlunu, hayvanlarla aynı sıraya koymak, tanrıya küfretmekten başka bir şey değildir! Bilge ve onurlu İngilizler, ne olur şeytanın sözlerine kulak asmayın!
- Üstat Owen, bir noktayı yanlış anlamalara yol açmamak için düzeltebilir miyim?
- Nedir?
- Darwin, sepet kuyruk ve diğer türlerin kaya güvercininden geldiğini söylüyor. Sepet kuyrukludan mantolu geldi demiyor. O yüzden ikisinin arası bir tür olmaması çok normal.
- Karıştırmışız demek! Ne de olsa abuk-subuk şeylerle doluydu.
- Ben de söz alabilir miyim?
- Elbette, buyur.
- Sayın katılımcılar, önce çocukluğumla ilgili bir-iki söz edeyim. Babam tatil günlerinde beni sık sık Sherwood Ormanına götürürdü. Robin Hood'un yaşadığı söylenen orman... O koyu yeşilliğin arasındaki ceylanları, tavşanları, rengarenk çiçekleri bugün bile çok iyi anımsıyorum. Çocukken ben, o ormanda perilerin yaşadığına kolayca inanıvermiştim. O rengarenk çiçekler perilerin eviydi, ulu ağaçlar ise perilerin güçlerinin kaynağı. Hayvanlar da perileri dış düşmanlardan koruyan silahşörler... İşte böyle, perilerin nasıl yaşadığını düşünürken, bir an aklıma geliverdi. Çiçekleri, ağaçları ve hayvanları, ormanın her şeyini mutlaka periler yaratmış olmalı dedim. Bu da benim çocuk aklımla, hayal gücümü kullanarak kurguladığım perilerin yaratışı teorisi idi! Farkında mısınız, bilge ve onurlu İngilizler? Yaratılış teorisi ile canlıların ortaya çıkışını açıklamaya kalktığımızda, tanrının varlığını küçümsemiş oluyoruz. Yaratıcı tanrının yerine, insan bilgisini aşan herhangi bir şeyi koyduğumuzda, bu rolü rahatlıkla oynayabilir. Açıklanması zor olan her şeyi tanrıya mâletmek, deyim yerindeyse tanrıyı ucuzlatmak olur! İşte asıl bu değil midir, tanrıya edilen küfür?
Diğer Charles Darwin Sözleri ve Alıntıları
- - Emma, nihayet insanlar evrim teorisini kabul etmeye başladılar.
- Evet, haklısın.
- Fakat, buna sevinmeli miyim acaba?
- Neden böyle düşünüyorsun?
- Ben evrim teorisi ile, yaratılış teorisini reddettim ama, tanrıyı reddetmiş değilim.
- "Türlerin Kökeni"nde ilk canlıya tanrının can üflediğini yazmıştın.
- Benim doğal seçilim savım, insan toplumuna bile uyarlanıp ırk ayrımı, savaş, kapitalist rekabet ideolojisi hâline bile getirildi. Benim söylediğim evrim, zayıftan üstün olana doğru bir gelişme değil! Çevreye uyum sağlarken, karmaşık olarak farklılıkların ortaya çıkma olgusu idi yalnızca. Canlıları mertebelere yerleştirmek gibi bir düşüncem asla olmadı. - - Geçen sene İngiltere'deki tüm aydınlar bir kitabı coşkuyla okudular. Bunun sonucunda, benim müdürlüğünü yaptığım İngiltere Kraliyet Müzesi'ne gelen ziyaretçiler bazı taleplerde bulunmaya başladılar. Sepet kuyruktan mantoluya evrim sürecinin orta noktasında olan bir güvercin! Fakat maalesef müzemizde bu talepleri karşılamamız mümkün olmadı. Peki eğer İngiltere Kraliyet Müzesi'nde yoksa nerede olabilir? Dünyada öyle bir güvercin yok çünkü... Kısacası Darwin'in "Türlerin Kökeni"nde yazılanlar tamamen hayal ürünü. Evrim Teorisi gibi deli zırvası laflar, Hıristiyan Kilisesi'ni temelinden sarsıyor. Fransız Devrimi gibi çapulcu tantanasının ortaya çıkmasına da neden olan bilimin suistimalinden başka bir şey değil. İncil'de yazdığı gibi, Tanrı kıyamet ve yaratılış sonrası yaşayan tüm canlılara özgün tür özellikleri lütfetmiş, zirvelerine de insanoğlunu yerleştirmiştir. O insanoğlunu, hayvanlarla aynı sıraya koymak, tanrıya küfretmekten başka bir şey değildir! Bilge ve onurlu İngilizler, ne olur şeytanın sözlerine kulak asmayın!
- Üstat Owen, bir noktayı yanlış anlamalara yol açmamak için düzeltebilir miyim?
- Nedir?
- Darwin, sepet kuyruk ve diğer türlerin kaya güvercininden geldiğini söylüyor. Sepet kuyrukludan mantolu geldi demiyor. O yüzden ikisinin arası bir tür olmaması çok normal.
- Karıştırmışız demek! Ne de olsa abuk-subuk şeylerle doluydu.
- Ben de söz alabilir miyim?
- Elbette, buyur.
- Sayın katılımcılar, önce çocukluğumla ilgili bir-iki söz edeyim. Babam tatil günlerinde beni sık sık Sherwood Ormanına götürürdü. Robin Hood'un yaşadığı söylenen orman... O koyu yeşilliğin arasındaki ceylanları, tavşanları, rengarenk çiçekleri bugün bile çok iyi anımsıyorum. Çocukken ben, o ormanda perilerin yaşadığına kolayca inanıvermiştim. O rengarenk çiçekler perilerin eviydi, ulu ağaçlar ise perilerin güçlerinin kaynağı. Hayvanlar da perileri dış düşmanlardan koruyan silahşörler... İşte böyle, perilerin nasıl yaşadığını düşünürken, bir an aklıma geliverdi. Çiçekleri, ağaçları ve hayvanları, ormanın her şeyini mutlaka periler yaratmış olmalı dedim. Bu da benim çocuk aklımla, hayal gücümü kullanarak kurguladığım "perilerin yaratışı teorisi" idi! Farkında mısınız, bilge ve onurlu İngilizler? Yaratılış teorisi ile canlıların ortaya çıkışını açıklamaya kalktığımızda, tanrının varlığını küçümsemiş oluyoruz. Yaratıcı tanrının yerine, insan bilgisini aşan herhangi bir şeyi koyduğumuzda, bu rolü rahatlıkla oynayabilir. Açıklanması zor olan her şeyi tanrıya mâletmek, deyim yerindeyse tanrıyı ucuzlatmak olur! İşte asıl bu değil midir, tanrıya edilen küfür? - Ben gerçeği bilmek istiyorum. Gerçekle yüzleşip canlıların özüne ulaşmak istiyorum.
- Cehalet ve düşünmeyi reddetmek inanç demekse, istemez!
- Doğa durmadan değişimler yaratır; insanoğlu onları kendine elverişli yönde biriktirir. Bu anlamda, insanoğlunun kendine yararlı ırklar yarattığı söylenebilir.
- İnsan ırkları ya da türleri (hangi terim kullanılırsa kullanılsın), birbirlerine gizliden gizliye sataşır,birbirlerinin yerine geçer, ve bundan ötürü,sonunda bazıları tükenir mi?( Syf-12)
- İnsan,aşağı yukarı 1/5 mm. çapında bir yumurtacıktan gelişir. Bu yumurtacık, öbür hayvanların yumurtacıklarından,hiç bir bakımdan farklı değildir. ( Sayfa-16)
- Prof.Huxley,"Gelişimin ancak daha sonraki aşamalarında,insan embriyonu maymununkinden belirgin farklılıklar gösterir. O aşamalarda, maymun embriyonu, köpeğinkinden ancak insanınki kadar ayrılır..."(Sayfa-16)
- Daha da önemlisi, yaşayan her yaratığın yapısının temeli kalıtıma bağlıdır; sonuçta her ne kadar bütün varlıklar doğadaki yerlerine tam olarak oturuyormuş gibi görünse de birçok yapının şimdiki hayat alışkanlıklarıyla doğrudan ilgisi yoktur. DARWIN, Türlerin Kökeni (1859)
- "Bilgi kuşkuyla başlar." Sokrates'in sözüdür. En mantıksız şeylerde bile "Tanrı'nın kerameti" dediğimiz anda kuşkulanmaya yer kalmaz ve bu düşünmekten vazgeçmek demektir.