(...) Önünden geçen kadın, kendine mi güldüğünü sandı ne, ters ters baktı. Neşesi kaçtı. Yürüyelim. Bilmediğim şey değil. Durdu. Ya deniz? Sonra. Geriye dönüp arkasına takıldı. Kolsuz giysinin üstündeki çiçeklerin rengini seçemedi. Yazın, sanki akşam olmadan gece başlıyordu. On adım ilerisindeki kadın -Yoksa kız mı? Çorapsız...- başını çevirip baktı. Yürüyüşü değişir gibi oldu. Az sonra bir başka sokağa saparken bir daha baktı. Bu sokağın lambaları, sıra ağaçların altını aydınlatamıyordu. Loştu. Bahçelerin parmaklıklarına sarılmış hanımellerinin kokusunu duyuyordu. Kadın, bir ağacın altında durup ona döndü.
Görmek istediği yalnız bu değil miydi? O ters bakışın yapmacık, alışılmış bir kibir gösterisi olduğunu bilmiyormuş gibi, bir daha öğrenmek için arkasına düşmemiş miydi? Öyleyse neden yaklaştı ona? Bilmiyordu. Kadın,
-Sizin baÅŸka iÅŸiniz yok mu? diye sordu.
-Hayır. Aylakım ben.
Fıkırdadı. Çekik burnuyla bir tanıdığına benziyordu
-Evime yaklaştık, dedi. Gidin artık. Hem nişanlıyım ben.
Yüzüğünü göstermek için elini ona uzattı. Oysa bu eli tutup sıktı.
-Sevindim buna, dedi. Evliyim diyeceÄŸinizden korkuyordum.
Avucundaki elde bir kalsam mı, çekilsem mi? savaşı vardı. Durdukları yer karanlıktı ama, yoldan bir geçen olsa çekileceğini biliyordu. Kızın sırtını ağacın gövdesine dayayıp eğildi.
-Ne yapıyorsunuz? Ah göre...
Ağzını dudaklarıyla kapadı. Önce bir ruj kokusu duydu... (...)
Diğer Yusuf Atılgan Sözleri ve Alıntıları
- Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
- Belli bir yaşayış uygulamışlar bana. Görünmeyen bir giysi giydirmişler. Sıkıyor beni, çıkarıp atamıyorum. Düğmelerini çözemem mi? Bu bile güç. Ya çıkarıp atanlar? Tutuyorlar onları. Deliler evine kapıyorlar ya da kodese.
- İnsanların birbirine benzerlikleri, tümünün iki ayaklı oluşu şaşılacak şeydi.
- Yatsam, hiç kalkmasam! Kalkıp düşmanlıklarla dolu bir güne başlamakta ne var?
- Başkaları bizi, baca dumanı gibi, dışarıya bıraktığımız belirtilere göre tanırlar.
- İnsan kendine acır mı? Ben acıyorum.
- Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor.Ama yapışıp kalıyor ona, onsuz olamıyor. (Sustu,bir sigara yaktı.) Bakın, şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz: sigara içtiğimi.
- "babam adamsa,ben adam olmayacaktım..."
- Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
- insanlar yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. olmak istedikleri, olamadıkları "kişi"yi anlatırlar.