(...) vakür ve izzet-i nefsine düşkün görünen bu hekim hastasına başını kaldırıp bakmaya bile tenezzül etmedi. Çünkü Sorbon'da dirsek çürütüp tam 12 sene tıp tahsil etmiş, her biri birer allâme olan hocalarca tedip ve terbiye edilmiş, ciltlerce kitabı sular seller gibi hıfz edip tıp ilmine vukuf hasıl etmişti. Bu haliyle, hele hele Dersaadet gibi bir yerde tek olunca, burnunun büyümesi kaçınılmazdı. İlminde derya gibi olduğundan, müşterilerini bir iç dünyaya sahip, şahsiyeti ve umutları ve en önemlisi bir ruhu olan insanlar gibi değil de, kendisine para ödeyecek bedenler olarak görmeyi huy edinmişti. Bu bedenelrin canlı olmasını elbette tercih ederdi. Çünkü ölüler para ödeyemezlerdi. İşte bu yüzden Jak Karako, İhsan Sait'in hüviyetine değil mahiyetine itibar etti.
Diğer İhsan Oktay Anar Sözleri ve Alıntıları
- "...düşünüyorum öyleyse varım. oldukça makul. fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: düşünen bir adamı düşünüyorum. düşündüğümü bildiğim için, ben varım. düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek ben ise bir düş oluyorum..."
- 'Boşluğun üzerine kuzeyi yayar ve hiçliğin üzerine dünyayı asar.'
- " Senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'Gel' dememiz değil, ayrıca onların sana 'Git' demeleri. Hiç kimseye kötüdür deme. Aslında onlar, bilmeden iyilik eden insanlardır."
- " İlk kez öldürdüğünde bir değil, sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. Yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. Babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilan eden o delikanlıyı da, zavallı bir kadının kocasını da, savaşa giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da..bütün bu kişileri öldürmüş olursun. İkinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişi öldürmüşsündür. Üçüncü kez ise, kimseyi öldürmüş sayılmazsın."
- Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu
- ...kendi payıma ben dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir. Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun binbir halinden korkma.
- ...kendi payıma ben dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir. Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun binbir halinden korkma.
- Buna göre ölüler nasıl ki ışığı görmezlerse, yaşayanlar da karanlığı ölüler kadar iyi göremezlerdi. Ne var ki uyku, ölümün kardeşi olduğu için, uyuyan birisi karanlığı, sözgelimi gözlerini kapatmakla yetinen birinden daha mükemmel görebilirdi.
- Gücün kendisinin ölüm olduğunu da senden böylece öğrendim. Çünkü seni seyrettim. Ah ! Keşke dünyayı da senin gibi seyredip, senin ona baktığın gibi bakabilseydim! Oysa ben ona güç malzemesi olarak bakıp onda kendi karanlığımı gördüm. Hayatım boyunca görebildiğim en iyi, en güzel şey sendin (...)
- Kimseye kötüdür deme. Aslında onlar bilmeden iyilik yapan insanlardır.