- Evet, sevgi ve sadakat hep olacak, olmalı: onları bize gururu ve barış umudunu sancakları gibi şerefin ön saflarında taşıyan babalarımız, kocalarımız, sevgililerimiz, erkek kardeşlerimiz bıraktı; bunlar olmalı, yoksa insan ne uğruna savaşır? başka ne için ölmeye değer? Evet, boş bir şeref, gurur hatta barış uğruna değil, geride bıraktıkları o sevgi ve sadakat uğruna. Çünkü ölecekti; biliyorum, biliyordum, tıpkı gurur ve huzur gibi ölecekti: yoksa aşkın ölümsüzlüğü nasıl kanıtlanabilirdi? Ama sevginin, sadakatin kendisi, kendileri ölmeyecekti.
- Artık huzur denebilecek bir hissizlik içinde yaşıyorduk, tek bir çiçek sapını tek bir tomurcuğu hayal etmeyen, beslediği yaprakların uçarı nağmeli yalnızlığını kıskanmayan kör hissiz toprağın ta kendisi gibi...
- Belki birilerini sevebilmek için onları haddinden fazla tanıman gerekiyordur, ama birinden kırk üç yıl boyunca nefret etmişs
- Belki birilerini sevebilmek için onları haddinden fazla tanıman gerekiyordur, ama birinden kırk üç yıl boyunca nefret etmişsen onu da haddinden fazla tanırsın..
- Çünkü babam saatler zamanı öldürürler demişti. Zaman demişti küçük çarkların tik taklarından oluşup kaldıkça ölmüş demektir; ancak saatler durursa zaman canlanır. Akreple yelkovan uzamıştı. Yatağın az üstünde belli belirsiz bir açı yaparak, rüzgarı yarmaya çalışan bir martı gibi. Bana dert veren şeylere yapışıp kaldım, tıpkı yeni ayın suya yapışması gibi, derler zenciler.
- Savaş alanı insanların delilikleri ile umutsuzluklarını ortaya çıkarır ve zafer felsefecilerle budalaların hayalidir.
- Düşüncelerin en güzelleri, eskimiş ölü tuğlanın üzerine yapışıp kalmış kuru sarmaşık dalları gibidir...
- Babam bir insan kendi talihsizliklerinin toplamıdır derdi. Bir gün gelir talihsizlik de yorulur sanırsın sen ama zaten senin talihsizliğin zamanın kendisi olur derdi babam.
- Biz o kadar korkunç bir şey yapabilseydik de kimse kalmasaydı cehennemde bizden başka.
- Pencerenin gölgesi perdelerin üstüne vurduğu zaman yedi ile sekiz arası idi, sonra zaman içinde yeniden buldum kendimi, saati işitince. Büyükbabamındı ve babam bana verdiği zaman, Quentin, sana bütün umutların ve özlemlerin mezarını veriyorum demişti; o daha çok insan yaşantılarının saçmalığına varman için acıta acıta kullanılmaya elverişlidir, böylece senin kişisel ihtiyaçlarını babanın ve onun da babasının ihtiyaçlarını karşıladığından daha çok karşılamayacaktır. Bu saati sana zamanı hatırlayasın diye değil, ara sıra onu bir an unutasın ve soluğunun hepsini onu elde etmek için harcamayasın diye veriyorum. Çünkü şimdiye kadar hiçbir savaş kazanılmamıştır demişti. Dahası savaşılmamıştır bile. Savaş alanı insanların delilikleri ile umutsuzluklarını ortaya çıkarır ve zafer felsefecilerle budalaların hayalidir.