- Thomas Edison'un her okuduğumda beni bulunduğum yere en az üç dakika çakan şu sözlerine kulak verelim: ''Güneş ışığı bir enerji biçimi ve rüzgarlar ile gelgitlerde enerjinin ortaya çıkış şekilleri. Peki, onları kullanıyor muyuz? Maalesef hayır! Evin kapısını, penceresini yakarak ısınan kiracılar gibi hala odun ve kömür yakıyoruz.'' s.108 (2. baskı)
- Ve Türkan Saylan şunları söyler, hayatını uzun uzun anlattığı Mehmet Zaman Saçlıoğlu'na: '' İçimizdeki bu olumsuz duyguları yenebilir, çocuklarımızı birazcık savaş karşıtı ve eşitliğe inanmış olarak yetiştirebilir miyiz acaba? Yoksa bu acımasız rekabet dünyasında, ayakta kalabilmeleri için acımasız olmalarını mı öğütleyeceğiz hala ? Oysa, dünyada herekse yer var, paylaşmasını bilebilirsek ve yetinebilirsek barış içinde yaşayabiliriz!'' s.144(2.Baskı)
- Fareleri kendi aralarında birbirine kırdırmak, aslında '' devlet onayı'' sayesinde zahirli gazın getirildiği yıllarda, Amerikanın mazlum Ortadoğu halkları üzerinde oynamaya başladığı senaryodan başka bir şey değildir! s.190(2.baskı)
- Savaş sırasında ölmeden kısa bir süre önce sevgilisine yazdığı mektupta şunlar yazılıydı: "Kem talih gücümü tüketir de Yıkarsa beni toprağa, Beni olanca iyiliğinle an, Sevdiğim, ne olur unutma."
- Ne iş yaparsın sen dedi : '' Hamalım Ben '' dedim. Nasıl yani ? dedi. ''Elimden tutmasını bilenin yüreğini taşırım'' dedim.
- Atatürk'ün şu sözlerine yer verelim: "Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer, insana hüzün verir. Mutlaka bir şeye inanacağız. Bu dinlerin en sonuncusu elbette en mükemmelidir. İslam dini hepsinden üstündür."
- Hayatın zenginliği hisse senetlerinde değil, hissi senetlerdedir.
- Masallarla hayatın ayrıldığı yer de işte burasıdır. Hayat, masallarda olduğu gibi mutlu bir sonla bitmeyebilir.
- Bilim ve sanat toplumlar için bir kuşun iki kanadı gibidirler.Bu iki kanadı kullanan toplumlar uçarlar ve özgür olurlar.Kullanmayanlar ise tavuğa dönüşürler.Tavuk toplumlar birileri önüne yem atsın diye bekler.Uçamayan, kanatları körleşen toplumlar önüne atılan yemleri kafaları önde gagalamak için uğraşırlarken, arkalarından yumurtaları alınır.
- Nazım Hikmet, Gülhane Parkı'nda bir ceviz ağacı olmayı düşleyerek İstanbul'a dokunduğu şiiri 1957 yılının 1 Temmuz günü Balçık'ta yazmıştır. Hiç kimse, polis bile farkına varmadan İstanbul'u seyreder Nazım: Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım. Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u. (S. 67)