- Onu daima seveceğime emindim ve bu benim hem mutluluğum hem de felaketim olacaktı.
- Bir suretim gibi bana eşlik eden ve bir şeye ya da birine karşı hissetmeye başladığım her türlü coşku ve ilgiyi bir asit gibi aşındıran belli bir içsel keder, belli bir derin düş kırıklığı beni hiç terk etmedi.
- Varoluşu bir rutinler toplamından biraz öte bir şey yapan yanılsamalar, onun yüzünden, içimde sönüp gitmişlerdi. Bazen kendimi yaşlı hissediyordum.
- Ama ben onu, sadakatin aslen ağızdan çıkanlarla değil duygularla ölçüldüğüne ikna ettim.
- Bir suretim gibi bana eşlik eden ve bir şeye ya da birine karşı hissetmeye başladığım her türlü coşku ve ilgiyi bir asit gibi aşındıran belli bir içsel keder, belli bir derin düş kırıklığı beni hiç terk etmedi...
- Ama ben onu, sadakatin aslen ağızdan çıkanlarla değil duygularla ölçüldüğüne ikna ettim...
- Onu daima seveceğime emindim ve bu benim hem mutluluğum hem de felaketim olacaktı...
- Kitap okumayan, edebiyata el sürmemiş bir insanlık, kaba ve ilkel dili yüzünden ürkütücü iletişim sorunları yaşayan bir sağır-dilsizler topluluğuna döner.. Aynı şey bireyler için de geçerlidir.. Hiç okumayan, az okuyan ya da yalnız süprüntü okuyan insan, engelli bir insandır..'
- Flaubert, " Yazmak yaşamanın bir biçimidir, " demiştir. Diğer bir deyişle, bu çekici ve sömürücü mesleğe gönül verenler yaşamak için yazmazlar, yazmak için yaşarlar...
- Edebiyat mesleği bir hobi, bir spor veya boş vakitlerde icra edilen kibar bi oyun değildir. Ayrıcalıklı ve ayırıcı bir fedakarlık, önüne başka hiçbir şeyin geçemeyeceği bir öncelik, kurbanlarını (..Kutlu kurbanlarını..) köleye dönüştüren özgürce tercih edilmiş bir uşaklıktır...