- Gerçek şu ki, benim kararsız adımımı geri çekmeme izin verilirken, son ve uzun adımı o atmış, kendini boşluğa bırakmıştı. Ve belki de bütün fark bundan ibarettir; belki de tüm bilgelik, tüm gerçek ve tüm içtenlik, görünmezin eşiğini aştığımız o ufacık anın içine sıkıştırılmıştır. Belki de!
- "... Hayır, mümkün değil; bir kişinin, ömrünün belirli bir dönemindeki yaşama duygusunu -onun gerçeğini , anlamını, özünü- kavranması güç, derin özünü verebilmesi olanaksız... Mümkün değil. Düş görür gibi yaşıyoruz: yapayalnız..."
- Yavaş yavaş ölüyorlardı; bu çok açıktı. Düşman değillerdi; suçlu değillerdi; onlar, artık bu dünyaya ait olmaktan uzak, yeşilimsi bir loşluk içinde allak bullak olmuş halde yatan, hastalıklı kara gölgelerden başka birşey değillerdi.Süreli sözleşmelerinin meşru sınırları içerisinde, sahil şeridininin gizli koy ve girintilerinden tutup getirilen,yabancısı oldukları sevimsiz ortamlarda kaybolmuş, bilmedikleri yemekler yedirilmiş bu insanlar hastalandılar, elden ayalktan düştüler ve sürünerek bir köşeye sığınıp dinlenmelerine izin verildi. Can çekişen bu şekiller hava kadar özgür, neredeyse hava kadar inceydiler.
- Tanrı aşkına! Bu dünyada bir adamın at çalmasına göz yumulup ötekinin yulara dahi bakmasına izin verilmemesinde bir hikmet vardır mutlaka. Git, kafana göre at çal. Pekala. Becerdi bu işi. Ata binmesini de biliyordu belki. Ama o yulara bakışın, en merhametli azizleri bile isyan ettirip at hırsızına tekmeyi bastıracak bir yanı vardır.
- ...karanlık dünyaya ışık götürme kaygısı taşıyan bir hayırseverlik kisvesi altında, alçakça bir yağmalama gayreti.
- "... En haklı sayılacak devrimlere giden yolu bile, ilke kılığına bürünmüş kişisel içgüdüler hazırlar."
- "... En haklı sayılacak devrimlere giden yolu bile, ilke kılığına bürünmüş kişisel içgüdüler hazırlar."
- "Dünyanın her yerinde, kadınların duygularının ( sanki gökyüzünde dolaşan yağmur bulutlarindan farkı yokmuş gibi) sağanak biçiminde yağıp tükeneceğine inanılır."
- Kitabı okumayı bırakmak, eski ve sağlam bir dostluğun sığınağından ayrılmak gibiydi. 95
- Açlık korku tanımaz, hiçbir sabır onu aşındıramaz, açlığın olduğu yerde tiksinti barınamaz. 101