- Bir öğretmen öğrencileriyle her sabah iyilik, güzellik ve sevginin doğası üzerine konuşuyordu. Bir sabah, tam konuşmasına başlarken, pencere pervazına bir kuş kondu. Bir süre şakıdı ve uçtu. Öğretmen öğrencilerine şöyle dedi: "Bu sabahki konuşma sona erdi."
- Taklidin, biçimciliğin olduğu yerde, çoğunluğun doğru düşündüğü varsayılan yerde adalet olamaz.
- Yasaların önünde eşit olduğu varsayılıyor. Ama iyi avukat tutabilecek olanlar "daha eşit."
- Çoğumuz ikinci el insanlar haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz, büyük oranda bilgi biriktiriyoruz. Bu bilgiler başka insanların düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor. Topladığımız bilgileri başkalarının söyledikleriyle kıyaslıyoruz. Orijinal hiçbir şey yok. Yalnızca tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz. Ve biri bize, "düşünce nedir, düşünmek nedir?" diye sorduğunda yanıt veremiyoruz.
- Çoğu ebeveyn çocuklarına bozuk bir toplumda saygın bir mevki sağlayacak bazı yüzeysel bilgilerin verilmesiyle yetinir.
(...)
Ebeveynler okulun vermek istediği eğitim türünü anlamalılar. Genelde onlar çocuklarının ileride geçimlerini garantiye alacak bir diploma sahibi olmaya hazırlandıklarını görmekten memnuniyet duyarlar. Çok azı bundan daha fazlasını ister. Elbette çocuklarını mutlu görmek isterler, ama çok azı bu muğlak isteğin ötesine geçip onların tam kapasiteyle gelişmesini önemser.
Çoğu ebeveyn her şeyden önce çocuklarının başarılı bir kariyere sahip olmasını isterken, onları canhıraş bir şekilde bilgi toplamaya zorlar. Böylece kitaplar büyük önem kazanır ve bununla birlikte hafızanın geliştirilmesi ve gerçek düşüncenin niteliğinden yoksun bir halde salt tekrarlama öne çıkar. - Çoğu ebeveyn çocuklarına bozuk bir toplumda saygın bir mevki sağlayacak bazı yüzeysel bilgilerin verilmesiyle yetinir.
- Bence hırslı olmak bir lanettir. Hırs bir tür bencillik ve kendini dış dünyaya kapatmadır ve dolayısıyla zihnin bayağılığını besler. Hırslı olmadan hırsla dolu bir dünyada yaşamak demek hiçbir çıkar ve sonuç gözetmeden bir şeyi o olduğu için sahiden sevmek demektir ve bu çok zordur, çünkü tüm dünya, bütün arkadaşlarınız, akrabalarınız, herkes başarmak, kendini tatmin etmek, falanca kişi olmak için çırpınıp duruyor. Fakat bütün bunları anlamak ve bunlardan kurtulmak ve sahiden sevdiğiniz şeyi -o şey ne kadar eften püften ve bilinmedik olsa da- yapmak, sanırım içinizdeki yüce ruhu uyandıracaktır. Bu yüce ruh asla övgü veya ödül beklemez, her şeyi o şeyin hatırı için yapar ve dolayısıyla bayağılığın etkisi altında kalmama kapasitesine ve gücüne sahiptir.
- Dinleyici: Hindistan'ın geleceğine dair düşünceniz nedir?
Krishnamurti: Hiçbir şey düşünmüyorum. Hindistan'ın çok önemli olduğunu sanmıyorum. Önemli olan dünyadır. İster Çin'de ister Japonya'da ister İngiltere'de ister Hindistan'da ister Amerika'da yaşayalım hepimiz "Benim ülkem çok önemli" diyoruz ve hiçbirimiz dünyayı bir bütün olarak önemsemiyoruz. Tarih kitapları sürekli tekrarlayan savaşlarla dolu. Eğer kendimizi insan olarak anlamaya başlayabilirsek, o zaman herhalde birbirimizi öldürmeye bir son verip savaşları durdurabiliriz; ama milliyetçi olduğumuz ve sırf kendi ülkemizi düşündüğümüz sürece feci bir dünya yaratmaya devam ederiz. Burasının hepimizin birlikte huzur ve mutluluk içinde yaşayabileceği ortak dünyamız olduğunu kavrarsak yeni bir dünya kurabiliriz; ama eğer kendimizi Hintli, Alman veya Rus olarak görüp başka herkese yabancı gözüyle bakarsak, o zaman asla huzur ve barış olmayacağı gibi yeni bir dünya da kuramayız. - Aynı şekilde, eğer sözünü ettiğimiz türde bir eğitim almayı sahiden istiyorsanız, bu eğitimi verecek doğru öğretmenleri bünyesinde barındıran bir okulun kurulmasına katkıda bulunursunuz. Fakat çoğumuz aslında bu türde bir eğitim istemiyor, bu nedenle "Böyle bir eğitim nasıl sağlanabilir" diye soruyoruz. Cevabı başkalarının vermesini bekliyoruz. Oysa eğer hepiniz -beni dinleyen her öğrenci ve umarım öğretmenler de- bu türde bir eğitim istese, o zaman onu talep edersiniz ve hayata geçirirsiniz. Basit bir örnek verelim. Sakızın ne olduğunu biliyorsunuz, değil mi? Eğer hepiniz sakız talep ederseniz üreticiler onu üretir ama eğer onu talep etmezseniz üreticiler üretmez. Aynı şekilde ama epey farklı bir düzlemde, eğer hepiniz "Yalnızca organize cinayete yol açan bu yapmacık eğitim yerine doğru düzgün bir eğitim almak istiyoruz" derseniz, bunu içtenlikle ifade ederseniz, o zaman hakiki eğitimi hayata geçirebilirsiniz.
- Öyleyse bütünüyle görmek ne demektir bunu araştırmalıyım. Hayata belli bir bakış açısıyla, ya da bende ayrı yeri olan özel bir deneyimin veya edindiğim belli bir bilginin penceresinden baktığım sürece (ki bu benim altyapım,'ben' dediğim şeydir) bütünüyle göremem.