- Ne olacakmış, denemeci şöyle tepeden tepeden, kasıntıyla, "Bakın ben neler biliyorum, beni okuyun siz de öğrenin" demeyecekmiş: İyi ama bu takım, boyuna "öğretiyor". Tepeden tepeden, kasılarak "Siz bilmezsiniz bunları" diyor. İki sayfalık yazıda, bir ansiklopedilik adamın adını kullanıveriyor. Bilgiççe...(sf 17)
- Bugüne kadar dünyada kurulan bütün uygarlıkların temeli eşitsizliğe dayanır. Eşitsizlikte bir sınıf, çalışan sınıfın emeğine... artı değerine el koyar. Temeli eşitsizliğe dayalı hiçbir uygarlık insani kültür yaratamadı. Yaratamaz. Temeli eşitsizliğe dayalı uygarlıklarda insani kültür mücadelesi verenler susturulur...Katledilir... (sf 27)
- Türkiye'de kültür emekçileri yöntemsizlik yüzünden kültürün dışından yürür. Nakilcilik, Osmanlı'dan beri kültürel hastalığımız. Bugün Batı denen kapitalist uygarlık bitti. Kapitalist uygarlığın insana vereceği tek bir insani değer yok. Biz Batı'da üreyen bir çok akımı...birçok estetik politikayı buraya naklettik. Bütün öbür yanlışları bırakıyorum. Yunus'un... Pir Sultan'ın... Nesimi'nin... Nazım Hikmet'in... Rıfat Ilgaz'ın yetiştiği bu topraklarda, şiiri insandan uzaklaştırdık... şiiri yüz kişinin ilgilendiği bir derkeye düşürdük.
- Var olan sistemi sanatla pekiştirenlere söylemiyorum bunu. Ama bir sanatçı, "ben barış istiyorum, ben özgürlük istiyorum, ben insanlar ezilmesin, mutlu olsun istiyorum" diyorsa, insanı, estetik özne olmaktan çıkaran... insanı gitgide çirkine alıştıran geçerli estetikle mücadele etmelidir. Çünkü, neyin güzel olduğunu, neyin güzel olmadığını bilmeyen... kulağı kötü müziğe, gözü kötü resme, dili kötü romana alışkın bir sınıf, güzel bir dünya kuramaz. (sf 35)
- 1