- "O taş, bende kısa ömürlü, parlak bir ışığım. Kara ırmağın sularına kapılıp giden o, bende kayaların arasında süzülüp giden bir kartalım. Geçenin içinden sıyrılıp kaçan bir bulut. Issız kumsallarda bir ateş, çok uzaklardaki bir orman yangını. İnsanlığın acı kuyusunda küçücük bir kedi gözü yansımasıyım.
- "O taş, bende kısa ömürlü, parlak bir ışığım. Kara ırmağın sularına kapılıp giden o, bende kayaların arasında süzülüp giden bir kartalım. Geçenin içinden sıyrılıp kaçan bir bulut. Issız kumsallarda bir ateş, çok uzaklardaki bir orman yangını. İnsanlığın acı kuyusunda küçücük bir kedi gözü yansımasıyım."
- Onu son gördüğümde, ağırlaşmışçasına öne düşmüştü başı. Saçları alnını, gözlerini örtüyordu. En korktuğum, o an bakışlarını yerden kaldırıp bana bakmasıydı. En koktuğum... En çok istediğimde buydu, bakması, görmesi, bir sözcük mırıldanmasıydı. Bir işaret, bir sitem, bir veda... Hiç birini yapmadı. İşte böyle bıraktı gözlerini bende . Bırakılacak başka kimsesi olmadığı için.
- gecmise duyulan ozlemden soz etmiyorum ; gecmis bugunden daha mutlu degildi.
- gidilmemis yerlerin , okunmamis kitaplarin, yerine getirilmemis sozlerin, dilimin ucunda takilip kalmis cümlelerin pismanligini yaşıyorum en cok.
- Seni nasıl böyle hırpaladılar? Aşk sözcüğünü duyar duymaz karmakarışık korkulara kapılıp gitmene; iki insanın birbirine en yakın olması gereken zamanlarda, uçuruma yuvarlanır gibi kendi içine dönmene; bakman, istemen ve sorman gerektiğinde başını öne eğmene, bedenin çırılçıplakken kafanı yastıkların altına gömmene kim neden oldu? Senden neyi esirgediler?
- Bir balona şekil veren hava gibi, benim de hayatıma şekil verecek bir şeye gereksinimim var. Şu anda bunun ne olabilecegini bile bilmiyorum, belki ancak sevgi diye tanımlanacak bir şey.