- "Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez,özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutamamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer, bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır."
- ''Korkmadığını söylediğin şeylerden korktuğuna eminim. İstemediğini söylediğin şeyleri de çok istiyorsun. Umutsuzluk değil seninki, sadece bıkkınlık. Yaşayan herkesin umudu vardır.?
- ?Bir şehir, ancak içinde sevdiğiniz biri olunca yaşamaya başlar.?
- ''Şefkat, bazen nasıl da ona en çok gereksinim duyanları paramparça ediyor.?
- ^^Ben hep tek başımayken ağlarım, gözyaşlarımı sunmam başkalarına herhangi bir anlam yüklemeleri için. Zaten günümüzde herkes insanın üzüntüsünü göstermek ?amacıyla? ağladığına inanıyor. Bir insanın mutsuzluğunu kavramaktan öyle acizler ki, öylesine ufalıyorlar ki acının karşısında, gülünçler. İnsanlık için hiçbir umuda yer bırakmıyorlar.^^
- ''Gerçek hayat kurmaca öykülere benzemez, biraz buruk, biraz hüzünlü değildir; delilik gibi, düşler gibi saçmalıkla, tuzaklarla, karmaşayla doludur.''
- ''Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını, başka hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği, hatta fark etmediği huylarını sevmektir. insanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır çünkü.''
- "Sen umutsuzluğin ne olduğunu biliyor musun? Hiçbir kaçış olanağının kalmadığı,ölüm dahil bütün çıkışların kapalı olduğunu anladığın noktaya vardın mı hiç?"
- "Dimdik dururuz ayakta , yan yana , güçlü, birbirimize bakmadan , dokunmadan. Beraberce aynı uyumlu dansı tekrarlarız sürekli. Toprağın uzantısıyızdır gökyüzüne güneşin uzak çocukları ,gün ışığının sahipleri.Zamanı ilgisiz seyrederiz,oysa biz de biliriz unutuluşu rüzgârı ,çürümeyi , düşen bir yaprağın acısını hissedebildiğimiz için,bir kuşu , bir bulutu sevebildiğimiz için gidenler çoğu zaman dönmedikleri için. Gün gelip de teker teker yıkılacağımızı ,dansın ise hep süreceğini biliriz."
- Sıkı sıkı yapışabileceğim, bağlanabileceğim bir şeyler aramıştım sürekli. Yaşamı yaşamaya değer kılacak bir inanç, bir düşünce, bir insan olmalıydı bir yerlerde. Bir sokaktan diğerine, bir kitaptan ötekine, bir bakıştan bir başka bakışa hep bu acınası, saf, tehlikeli inançla koştum durdum. Dünyayı adım adım kat ettim, gözüme ilişen her deliğe çukurakovuğa ellerimi uzatıp karış karış aradım. Avuçlarım da bulduğum hep boşluktu, kader çizgilerimin arasındaki boşluk.