- Yahuda İskariyot yüzyıllar sonra yazılacak olan Müjde'yi okuma şansına erişseydi, şüphesiz her şeyin metinlerde anlatıldığı şekliyle yaşanmış olmasını dileyecekti. Çünkü o zaman karşılaşacağı ölüm daha kısa, daha acısız, böyle bir şey mümkünse daha katlanılır olacaktı. Oysa cebindeki otuz gümüşlük kesenin ruhunu neden rahatlatmadığını sorguladığı kısacık anların dışında o gece halinden pek de şikâyetçi değildi. Bir lejyon askerin önünde hızlı adımlarla yürüyor, onlarca değneğin ucunda sallanan meşalelerle fenerlerin ustaca eğip büktüğü gölgesini takip ediyordu.
Her zamankinden daha sessizdi gece. En küçük çıtırtı bile yankılanarak yıldızlara dek yükseliyor gibiydi. Buna rağmen Yahuda askerlerin hangi özgüvenle ayaklarını yere pervasızca çarpadurduğunu anlayabilmiş değildi. Bu denli gürültü çıkarmaya devam ederlerse Kuzu tuzaktan kaçacak, kim bilir, belki On Bir'i de ardına takmaya muvaffak olacaktı. Böyle bir olasılığın Baş Kâhin Kayafa'nın hiç hoşuna gitmeyeceği ortadaydı.
Yahuda biraz yavaşlayarak ön saftaki askerlerin kendisini geçmesini sağladı. Gayretini çok da belli etmeyerek komutanla yan yana gelmeye çabaladı. Askerlerin baldırlarına sürtünen gölgesinden gözlerini bir an bile ayırmayarak, "Az kaldı," dedi. "Sidrun'un ötesinde."
Komutan kaşlarını çatarak baktı. "Bunu zaten biliyoruz," dedi dik dik. "Kâhine söylediğin de buydu. Peki ya ev?"
"Yakında," diye mırıldandı Yahuda. - Yahuda İskariyot yüzyıllar sonra yazılacak olan Müjde'yi okuma şansına erişseydi, şüphesiz her şeyin metinlerde anlatıldığı şekliyle yaşanmış olmasını dileyecekti. Çünkü o zaman karşılaşacağı ölüm daha kısa, daha acısız, böyle bir şey mümkünse daha katlanılır olacaktı. Oysa cebindeki otuz gümüşlük kesenin ruhunu neden rahatlatmadığını sorguladığı kısacık anların dışında o gece halinden pek de şikâyetçi değildi. Bir lejyon askerin önünde hızlı adımlarla yürüyor, onlarca değneğin ucunda sallanan meşalelerle fenerlerin ustaca eğip büktüğü gölgesini takip ediyordu.
Her zamankinden daha sessizdi gece. En küçük çıtırtı bile yankılanarak yıldızlara dek yükseliyor gibiydi. Buna rağmen Yahuda askerlerin hangi özgüvenle ayaklarını yere pervasızca çarpadurduğunu anlayabilmiş değildi. Bu denli gürültü çıkarmaya devam ederlerse Kuzu tuzaktan kaçacak, kim bilir, belki On Bir'i de ardına takmaya muvaffak olacaktı. Böyle bir olasılığın Baş Kâhin Kayafa'nın hiç hoşuna gitmeyeceği ortadaydı.
Yahuda biraz yavaşlayarak ön saftaki askerlerin kendisini geçmesini sağladı. Gayretini çok da belli etmeyerek komutanla yan yana gelmeye çabaladı. Askerlerin baldırlarına sürtünen gölgesinden gözlerini bir an bile ayırmayarak, "Az kaldı," dedi. "Sidrun'un ötesinde."
Komutan kaşlarını çatarak baktı. "Bunu zaten biliyoruz," dedi dik dik. "Kâhine söylediğin de buydu. Peki ya ev?"
"Yakında," diye mırıldandı Yahuda. - 2 Mart 2034 - Kral Halid Havaalanı, Riyad
Amerikan ordusunun en büyük kargo uçaklarından US Miracle devasa hangarın önündeki Saudia logolu yolcu uçağının üzerinden geçerek piste yaklaştı. Pilot irtifa dümenlerinin pozisyonunu ve motorların gücünü değiştirirken, "İşe bak," diye söylendi. "Lanet olası piste nasıl inmemi bekliyorlar?"
Pistin iki yanında belli belirsiz yanan kılavuz ışıklarını gözden geçirdi. Yaklaştık. Zeminden altı metre yukarda olmalıydılar. Motorun gücünü azaltarak irtifa dümenlerini kaldırdı.
Lanet olsun! Birkaç muma bile razıyım. Böyle bir şansı olmadığını biliyordu. Suudi Arabistan hava sahasına girdiği anda uçağın tüm ışıklarını söndürmüş, tüm yolu yasal irtifanın altında seyretmişti ? lanet olası bir işkenceden başka şey değildi bu. Beni Daredevil mi sanıyorlar?
Zemine değen tekerleklerin cayırtısını duyunca biraz olsun rahatladığını hissetti. Tekerlek ve hava frenlerini devreye soktu hemen. Uçağın yavaşlaması sırasında oluşan titreşimi duydu derisinde. Bitti, diye geçirdi aklından. Tabii şimdilik.
Yakası açılmadık bir küfür savurdu. Arkaya doluşan altmış hergele şimdi aşağı inecek, Riyad'ın en iyi otelinde Arap hatunlarla keyif sürecekti. Oysa ben hemen dönmek zorundayım.
Tanrı'da biliyordu ya, daha iyisini hak ediyordu. US Miracle'ın şanına yakışanı yapmış, mucizevî bir uçuş gerçekleştirmişti. Sonuç? Hemen geri dön!
Emir kesindi. Resmi bir uçuş gerçekleştirilmiyordu. Her şeyi olağanüstü hal şartlarına göre değerlendirecek, gizlilik içinde hareket edecekti. ?Kuleyle bile irtibata geçilmeyecek,' demişlerdi. ?Anlaşıldı mı?' Tabii ki anlaşılmıştı. İstersen anlama! - Yunus Emre der hoca Gerekse var bin hacca Hepsinden iyice Bir gönüle girmektir..
- 1