- 1863'de Macar Bilgini Vanbery'nin bütün batı alemine DÜNYANIN ÇATISI olarak ilan ettiğin ve tanıttığı TURAN, binbir facia, tehdit ve tehlike içinde olduğu halde 1963'de de Fransız yazarı Robert Guillain'in dediği gibi ASYANIN STRATEJİK KALBİ olarak yaşamakta ve çarpışmakta devam ediyor. Gençler görüyorsunuz ki: TURAN hala kanayan ve yaşayan bir ülkedir.
- Ey bu küçük kitabı okuyan.
Sen eğer illetinin ne kadar büyük ve kuvvetli olduğunu bilmeyen bir zavallı isen, eğer milli ve mukaddes mefkurenin hayat verici nurları senin ruhuna akşetmemişse mutlaka gülecek ve:
-Hakikaten ne uzak bir hayal.. diyeceksin. Fakat emin ol ki yanılıyorsun. İhtimal senin duymadığın ilahi bir nefes ürperten ve uyandıran hararetiyle bütün Turan'ı sarıyor... Muhitindeki değişikliği görmüyor musun? İstersen bu hayat ve halas alametini hayal farz et. Lakin bütün hakikatlerin evvela bir hayal ve tasavvur derecesi geçirdiğini unutma. Ve hatırla ki fiilin meşimesi fikirdir. - O halde biz de "Türk" derken ırk ve kan cihetlerini derin derin araştırmamalıyız. Bir ferdin Türk olmak için Türkçe konuşması, Müslüman olması, Türk terbiye ve örfünün içinde yaşaması kafidir ve Anadolu'da Türkçe konuşan ondört, onbeş milyon Müslüman vardır ki hepsi Türk'tür.
- Bu uzun makaleden aldığımız şu küçük parçalar da gösteriyor ki, binlerce yıldan beri olduğu gibi Çinliler ve batıda Ruslar arasında kalmış olan hür ve kahraman Türkler hala dünyanın çatısı ve Asya'nın stratejik kalbi olan bu topraklarda yaşıyor ve çarpışıyorlar.
1863'de Macar Bilgini (Vanbery) nin bütün batı alemine "Dünyanın Çatısı" olarak ilan ettiği ve tanıttığı TURAN, bin bir facia, tehdit ve tehlike içinde olduğu halde 1963'de de Fransız yazar (Robert Guillain) in dediği gibi Asya'nın Stratejik Kalbi olarak yaşamakta ve çarpışmakta devam ediyor. Gençler görüyorsunuz ki: TURAN hala kanayan ve yaşayan bir ülkedir. - ??Anlamını kavrayamadığın bir söz olmaz mı? -Olmaz! Pascal, Newton, Leibniz, Gauss, August Comte? Daha sayayım mı? Kısacası dünyada ne kadar gerçeğe benzer pozitif bir şey meydana koymuş bilgin, filozof varsa niçin hepsi matematikçidir? Çünkü fikirler soyuttur. Dünyada hiçbir fikir yoktur ki matematiğin soyutlama çerçevesinin dışında kalsın.??
- ??Ata binmek, silah kullanmak, yüzme öğrenmek peygamberin emriydi. Silah olmadıktan sonra nasıl kovalanırdı? Silahsız at ne işe yarardı? Tutsak gibi kaldıktan sonra yüzmeye ne lüzum vardı? İnsan kendini suda boğuverse daha hayırlıydı. Köyün en büyük üzüntüsü işte bu silahsız kalmaktı. Jandarmaların evleri basıp çeyiz sandıklarına varıncaya kadar arayıp ucu sivri bir bıçak bile bırakmadıkları gün; bütün köy, sanki ölmüş gibi susmuştu.??
- Nadan ile sohbe etmek güçtür bilene Çünkü nadan ne gelirse söyler diline (Atasözü) (Nadan)
- Her gülünç şeyin altında görünmez bir facia yok mudur?
- Hesabını doğru veren işte böyle yüzünün akıyla dışarı çıkar
- Ömer Seyfettin, 28 Şubat 1884 tarihinde Balıkesir'in Gönen ilçesinde doğdu. Öğrenimine Gönen'de başladı. Ayancık'ta ve annesiyle birlikte geldiği İstanbul'da Aksaray'daki Mekteb-i Osmaniye'ye devam etti. Eyüp'teki Baytar Rüşdiyesi'ni bitirdi. Asker çocuğu olduğu için Kuleli Askeri İdadisi'ne yazıldı (1893). Bir müddet sonra da Edirne Askeri İdadisi'ne nakl olarak öğrenimini burada tamamladı. Daha sonra İstanbul'da Mekteb-i Harbiye'ye geldi. Piyâde mülâzımı sânisi rütbesiyle buradan mezun oldu. İzmir'de teğmenlik (1903-1910), sonra üsteğmen olarak Rumeli'de görev yaptı (1908-1910). Askerlikten ayrılıp Selanik'e gelerek, Genç Kalemler dergisinde yazmaya başladı. Balkan Savaşı'nda tekrar subay olarak orduya döndü. Yunanlıların elinde bir yıl kadar esir kaldı. Esareti sırasında da öykü yazmaya devam ederek bunları Halka Doğru, Türk Yurdu ve Zakâ dergilerinde yayınladı. İstanbul'a dönünce ordudan ikinci kez ayrıldı. Ölümüne kadar Kabataş Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 6 Mart 1920 tarihinde İstanbul'da öldü.